"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mecburi eğitim

Naci TEPİR
08 Haziran 2017, Perşembe
YANLIŞTA ISRAR ARTIK YETER -95-

Geçenlerde bir iftar programında konuşan Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Okul Öncesi Eğitimi mecburi hale getirmeyi planladıklarını adeta müjdeliyordu (!) Sakın bu, bugünkü eğitim sisteminin temeli olan “Tevhid-i Tedrisat Projesi”nin bir parçası olmasın? Mecburi eğitimin önce 5 yıl, daha sonra 8 ve 12 yıla çıkarılması yetmiyormuş gibi, sıra okul öncesi eğitimine mi geldi? Bu plan, Demirperde ardındaki totaliter rejimlerde görülen “Aile” mefhumunu ortadan kaldırmayı akla getirmektedir! 

Ayrıca sayın Bakan, maddî ve manevî yönden Türkiye’de eğitimin iyi bir yerde olduğuna inandığını söylüyor. Gerçekten öyle mi? Peki, günümüzde yaşanan ve arşa dayanan tüyler ürpertici zulümler, yolsuzluklar, sahtekârlıklar, ahlâksızlıklar ve saireler bu materyalist eğitim sisteminin mahsulü değil mi? Bunları göz ardı etmek, zımnen savunmak mânâsına gelmiyor mu?   

TERBİYE VE EĞİTİM AİLEDE BAŞLAR

Eğitim ve öğretimin ilk başladığı yer, aile ortamıdır. Ailede alınan eğitim veya terbiye, çocuğun hayat yörüngesini teşkil eder. Onun için aile eğitiminin insan hayatında ehemmiyeti oldukça büyüktür. Çocuğun yetiştirilmesi ve eğitilmesinde anne ve baba baş aktördür. Anne baba ne kadar şuurlu olursa, aile içi eğitimi de o kadar sağlam ve kuvvetli olacaktır!

En başta anne ve babanın çocuklarına verecekleri eğitim, din, ahlâk ve sahsiyet yönünden sağlam bir temel teşkil eder. Bunun için çocuk karşısında sergiledikleri hal ve hareketler, birbiriyle uyumlu ve birbirinin tamamlayıcısı olmalıdır. Aksi halde, birinin tavrının, diğerinin tam tersi ya da şaşırtıcı şekilde olursa, çocuk bocalar. Bu halde anne babadan hangisini kendi menfaatine uygun görürse, taraf tutmaya başlar. Hele de anne ve babanın çocuklarının yanında tartışmaları veya kavga etmeleri, son derece hatalı ve tehlikeli bir tavırdır. Bu hal çocuklarda büyük bir endişenin ve güvensizlik duygusunun gelişmesine yol açar. Dolayısıyla onları büsbütün başarısızlığa iter. Onun için ehemmiyetine binaen bütün bu hususlar, daima göz önünde bulundurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki, aile düzenini sağlamak ve devam ettirmekle birlikte çocukları terbiye etmek ve yetiştirmek büyük bir fedakârlık ve sabır işidir! 

Anne ve baba arasında tavır ve davranış birliği sağlandıktan sonra yapacakları iş, çocuklarını zekâ ve davranış olarak, yani psikolojik yönden iyi tanımaktır. Bu mümkün olmadığı taktirde, sarf edilen bütün çabalar ya boşa gidecektir veya istenilen netice tam olarak alınamayacaktır. Daha sonra da “Bütün emeklerim boşa gitti, sen adam olamazsın” ve sair gibi faydasız ve tehlikeli yakınmalara ve ümitsizliğe yol açacaktır. 

Ayrıca, şu hususlara dikkat edilmesi de terbiye ve eğitim açısından hayati önem arz eder:

Eğer bir çocuk devamlı olarak “tembellik ediyorsun, sen başarılı olamazsın, geri zekâlı, bak falancanın çocuğu senden daha başarılı” ve sair gibi sözlerle tenkit edilip aşağılanırsa veya alaya alınırsa, o çocuğun başarılı olması hayli zorlaşır. İş bununla da kalmaz, böyle bir durumdaki çocuğun karakteri de menfi yönden etkilenir. O da başkalarıyla alay etmeyi, tenkit etmeyi ve onları aşağılamayı öğrenir. 

Aynen bunun gibi, kin ve kavga ortamında yetişen bir çocuk, başarısızlıkla birlikte, kinci ve kavgacı olur ki, bu durum onu tehlikeli gelişmelere, dolayısıyla çeşitli suçlara iter. 

Kısacası:

Bir çocuk devamlı olarak tenkit edilirse, o da hep tenkit edici ve hata arayan, kınayan, ayıplayan bir karaktere sahip olur.

Eğer devamlı alay edilip aşağılanırsa; onda sıkılganlık ve aşağılık duygusu gelişir.

Eğer aşırı derecede korkutulup, baskı altında tutulursa, aşırı korkak ve çekingen olur. Dolayısıyla, başarılı olma azmi kırılır. Bunun tersi olarak, tam serbest bırakmak da zararlıdır. Bu da çocuğu başıboşluğa, tembelliğe iter, havai bir tip olur.

Eğer aile çevresi bir kin ve düşmanlık ortamı ise; geçimsiz ve kavgacı bir karakter geliştirir.

Eğer bir çocuk hoşgörülü bir ortamda yetişiyor ve başarıları taktir ediliyorsa, güven duygusuna sahip, hoşgörülü ve taktir etmeyi bilen bir karaktere sahip olur.

Eğer çocuk hakka ve hukuka saygılı bir ortamda eğitiliyorsa, diğer insanların, hatta bütün canlıların hakkına hukukuna saygılı, kısaca adil bir karakter geliştirir. 

Hülâsa: Karakter yönünden müsbet (pozitif) bir şahsiyet geliştirilmesi başarıya, menfi (negatif) bir şahsiyet geliştirilmesi ise başarısızlığa götürür.

HASILI KELÂM

Terbiye veya eğitim meselesi, şüphesiz sadece okul ve öğretmenlerin işi değildir. En başta aile olarak, bir arada yaşayan toplum fertlerinin her birinin durumuna göre üzerine düşen aslî bir vazifedir. 

Nitekim Peygamberimiz (asm) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: “Hepiniz çobansınız, her çoban idare ettiği raiyetten mes’uldür.” 

Dolayısıyla terbiye veya eğitim işini sadece okula –hele de, dinden ahlâktan mahrum edilmiş materyalist eğitim sistemdeki bir okula- bırakmak büyük bir hatadır! 

Okunma Sayısı: 1476
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı