"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cereyan-ı umumîye kapılan safdillerin cezası nedir?

Ömer Faruk ÖZAYDIN
17 Haziran 2018, Pazar
17-25 yolsuzluk operasyonları ve MİT tırlarına rağmen, ciddiye alınmadan sulandırılarak, medyanın da yardımıyla 2014’te belediye ve CB seçimleri de kazanıldı ki, millet hâlâ şoktaydı. 7 Haziran’a gelindiğinde ise şok etkisi yerini sorgulamaya bırakınca oylar, üç dönemden sonra yüzde 40’ları gördü.

Ancak Çözüm Süreci’ne bağlanan oy kayıpları; yeni bir çok dalgasıyla Suruç, Ankara ve Ceylanpınar katliâmları devreye girince ve kurdurulmayan hükûmetler sebebiyle gidilen 1 Kasım seçimlerinde geri geldi. 

Bu defa şoklar yerini korkuya bıraktı.

Şoklardan ayılanlar, nereye gidiyoruz diyenler, muhalif olmaya cesaret edemiyorlardı ki, paralel damgası elleri kolları bağlıyordu.

Ancak yine de vatanseverlik açkından tehlikeyi fark eden Yeni Asya gibi hakikatbin sesler çıksa da, malûm basın maniplasyonlarla karayı ak gösterip, her yerden (tek kanal gibi) milleti yalan yanlış haberlerle iğfal ediyorlardı.

Her şeye rağmen ciddi bir muhalefet ayağa kalkmıç, yolsuzluk ve “israfsaraylara” tepki gösterirken; kimsenin aklına dahi gelmeyen, bitti dediğimiz, 15 Temmuz darbe teşebbüsü, “Allah’ın bir lütfu” olarak 20 Temmuz sivil darbesini getiriyordu ki, taşları yerinden oynattı.

20 TEMMUZ DARBESİ

Topyekûn milletçe savurduğumuz darbeye rağmen artık OHAL’imiz ve KHK’larımız oldu ki, demokrasi önünde büyük barikatlar 8 defa uzatmaları sıraladı beraberinde.

Sesi çıkan hapsi boylar kılıncıyla Sessuzluk korolarına kayıtlar yapıldı.

Başbakan; CB’yla istişare neticesinde darbeyi ordu içinde bir grup (Onlar) yaptığına karar verdiğinde dakika 1 idi.

Ardından, yanlış da olabilirdi doğru da diye ekledi ya, kimse o noktaya bakmadı bile, artık sehpa hazırdı...

Ver gazı mehter, basın durur mu?

Gel f..ö git f..ö, tahkik, delil, mahkeme ne gerek. Leş kargaları mal bulmuş mağribi gibi, en küçük sempatizana bile terörist damgası yapıştırıyordu. Her darbe dönemlerinde bu filmi vizyona koymak; dindarları hapse atmak, terörist, irticacı, devleti ele geçirecek yaftaları, bir asra varan Deccalizmin bildik rotasyonlarıydı.

Halbuki demokrasilerde örgüt nitelemesi ancak mahkeme kararıyla olur ki, bizde istihbarat yeterli. Her şeye MİT karar veriyor artık.

Artık ortalık toz-duman; eline çakı almamış, gariban işçi, hemşire, öğretmen, 18 bin başörtülü, 700 bebek, millî hain. Darbe yapanlar elini kolunu sallayarak dışarda, yüzbinleri bulan mağdurlar içerde. Yaşasın adalet!

Kahraman-hain karmaşasında, hainler kahraman, kahramanlar hain..

Yaşasın sessuzluk... Basın sus pus..

Hapiste çeker komasında ölenler! hainler mezarlığına imamsız gömülürken, masumiyetleri sonra ortaya çıkacak ki, ah ki vicdan bîhaber.

İçinde gariban asker linçleri, ne idügü belirsiz eski askerlerden örgüt devşirmeleri “dağı asker, mahalleyi biz bekleriz” zabitliğinde, 696 sayılı KHK’ların çıkmasına varan ve keyfilik terörüne kucak açan müslümanların idaresi ve bu koroya katılan gazeteler, siyasal İslâm ve safdil bizimkiler!

Sessuzluk, sessuzluk!

YAŞANANLAR 28 ŞUBAT

28 Şubat’ta yapılmayan ne varsa 20 Temmuz’da sahneye konuluyordu ki, yarım kalan dindar kıyımı bu defa dindarlar! eliyle giyotine atılıyordu. Yaman bir çelişki değil mi?

Evet dindarların kabullenemediği ve toz konuşamadığı nirengi noktası bu olsa gerek.

Hem 28 Şubat’ta İHL, başörtüsü zulmünden mağdur olacaksınız, başörtüsü serbestisi getirip hem de başörtülüleri hapse atacaksınız, olacak şey mi bu, hadi canım sende, şaka mı bu? Bu kadarı da olmaz, siz gerçekten rüya görüyorsunuz” dense de hakikat..

Gerekçe çok basit; CHP gelir.

“Ee CHP’mi gelsin yoksa” saçmalıkları komünizm gelir korkutmalarına karıştırılarak, zamanı okumama hastalığına düçar olmuş bir toplumdan oy devşirmek ucuz siyasetçilere malzeme olmuş ya! 

Eski dostlar ve bizim safdiller CHP gelir gerekçesiyle AKP’ye oy vermediğimizden bize içerliyorlar.

Ula tamam yetti gayri bu salvolar.

Şimdi samimî cevap verin bakalım;

AKP gitse CHP gelse (demiyoruz)..

18 bin başörtülü hanım hapse mi atılır?

668 bebek koğuşlarda mı emekler?

Yüzbinlerce görevli işinden mi edilir?

Sayıları yüzbinleri geçen insan tutuklu, ya da içinden edilerek mi yargılanır?

Babası suçsuz yere hapiste olan üniversitesi öğrencisi kızımız ve bir sürü insan toplumun yaftalarından kurtulamayıp intihar mı eder?

Meriç’te zulümden kaçarken boğulur mu? Yeter da..

Biz de soruyoruz :

“Gazetelerin aldatmalarıyla meşrû bilerek, buradaki görenek ve âdete binaen cereyan-ı umumîye kapılan safdillerin cezası nedir?”1

Bu sorunun cevabını okuyucularımıza havale ediyoruz.

Dipnot:

1. Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harbi Örfî

Okunma Sayısı: 4882
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • turgay namdar

    17.6.2018 10:13:29

    Haklısınız tarihte hiç olmadı. Başörtülüler hiç bir delil olmadan hapislere atılıyor. Düşünüyorum Kader buna nasıl müsade etti? Başörtüsüne hücüm edildiği dehşetli bir zamanda şaşırtıcı bir şekilde zalimlere yataklık uğruna zalimane furuat fetvasına destek verdikleri hatta gönüllü elçi oldukları için olmasın..

  • g@L!p

    17.6.2018 09:22:54

    Allah razı olsun.

  • Erman

    17.6.2018 09:03:11

    Vicdan ve herşeyi ayan-beyan gören bir gözden çıkmış ,hakikati tüm çıplaklığı ile ortaya koyan bir yazı ,taktir ve şükrana layık,dik duranlara selam olsun

  • turgay namdar

    17.6.2018 02:19:04

    Elbette delilsiz terör suçlaması ile yapılanlar zulümdür. Bununla birlikte musibet tövbeye sevk etmelidir. "Bu kadar zulme kader nasıl müsade ediyor, neden İlahı bir musibet gelmiyor. 28 Şubat'ta çok açık bir İlahi ikaz geldi, hâlbuki 28 Şubat'tan daha dehşetli zulümler oluyor, neden?" diye kaderi itham eden bir çok safdil(!) gördüm. Fakat henüz "Beşinci şuaya hürmetsizlik ettik, malûm adama boyun eğdik, sahteleştirme ye cüret ettik hata ettik belamızı bulduk.." diyen bir tek safdil (!) görmedim.. Buna ne demeli?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı