"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın İttihadçılara bakışı

Orhan DİNDAR
01 Temmuz 2015, Çarşamba
Bediüzzaman Said Nursî, İttihadçılar ile ilgili toptancı bir yaklaşıma girmemiştir. İttihadçıların mason ve bozuk kısmını ayrı tutmuş, diğerlerini İslamiyet ve millet fedaisi olarak nitelemiştir.

Aşiretler arasında seyahat ettiğinde (1910-1911) İttihat ve Terakki hakkındaki reyi tekrar suâl edilmiş ve “Kıymetlerini takdir ile beraber, siyâsiyyunlarındaki şiddete muterizim.” diye cevap vermiştir. Jön Türkler’in arasındaki sefih kısmına nasıl itimad edileceği sorulduğunda, bunu inkâr etmemiş, fakat İttihatçıların umumuna da teşmil etmekten içtinab etmiştir. İttihatçıların içindeki sefih kısmını “Hürriyetin Rafızîsi” olarak tasnif etmiştir. İçlerinde yüzde on nisbetinde edepsiz ve çok sefih masonlar bulunduğunu da söylemiştir. Kendisinin İttihat ve Terakki olarak, Masonluğa girmeyen ekseriyeti kasdettiğini ve onları da İslâmiyet ve millet fedâileri olarak telâkki ettiğini ifâde etmiştir. 

İstanbul’un işgal günlerinde ve İngiliz siyâsetinin tesiri ile İttihatçı avının başlatıldığı devreye gelindiğinde ise bu defa, “İttihad’a şedid bir muârız idin, neden şimdi sükût ediyorsun?” suâline, “Düşmanların onlara şiddet-i hücumundan  (…) Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vuramam. Nazarımda vuran da sefildir.” şeklinde cevap vermiştir. 

1923’de Ankara’da milletvekillerine hitâben neşrettiği beyânnâmesinde, “İttihatçılar o kadar harika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâûbâlilik tavrını gösterdikleri için, dâhildeki milletten nefret ve tezyif gördüler” şeklinde dikkat çekici bir tesbit yapmıştır. Tesbitinde hem İttihatçıların İstiklâl Harbinin kazanılmasındaki-resmî tarih tarafından gözardı edilen-rollerine işaret etmiş hem de İttihatçıların sebat ve fedakârlıklarıyla beraber dindeki lâûbâliliklerini de ifâde etmiştir.

Cumhuriyet devrinde çok partili hayata geçildiğinde neşrettiği lâhikalarında da, İttihatçıların bozuk kısmının cinâyetlerinden ve onların Halk Partisi’nce tevârüs edilen zihniyet ve icraatlarından bahsetmiştir.35

Bütün bu yaşananlar küllî olarak bir bütünlük içerisinde mütâlâa edildiğinde görülecektir ki aslında Bediüzzaman; Meşrûtiyetle birlikte açılan bir mecrada, hâdiselerin hürriyet ve demokrasi istikametinde müsbet bir seyir tâkib etmesi umulurken, İttihatçılık olarak tâbir edilen ve daha sonra Kemalizme inkılâb edecek olan bir zihniyetin ortaya çıkışını ve bunun sebep olduğu inkıtâ ve fetreti anlatmaktadır. Dolayısıyla azim inkılâbların yaşandığı ve ancak bir asra sığacak kadar çok ve son derece istikrarsız hâdiselerin cereyan ettiği bu dönemlerdeki şahıslar ve olaylarla ilgili olarak teşhis koymak ve hüküm vermek o kadar basit ve kolay olmasa gerektir.

Abdülhamid, Ulemâ ve Şeyhler 

Bediüzzaman’ın tavrının daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, o dönemde İstanbul ulemâsının Abdülhamid’e ve İttihatçılara karşı olan tavırlarının bilinmesi ve bunun Bediüzzaman’ın tavrıyla mukayesesinde de fayda vardır. 

İsmail Kara “İslâmcıların Siyasî Görüşleri” isimli eserinde; medrese talebelerinin Mithat Paşa’yı desteklemeleri ve Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde kullanılmaları dolayısıyla II. Abdülhamid’in ulemâ ve meşâyiha karşı menfî bir tavır takındığını belirtmektedir. Kara, uzun süren II. Abdülhamid devrinin ulemânın itibar kaybını sür’atlendirdiğini ve ilmiye sınıfının kendisini Padişah’ın karşısında, İttihat ve Terakki hareketinin yanında bulduğunu söylemektedir. Kara’ya göre İttihatçılar da, büyük ölçüde Saray tarafından yayılan “Dinsiz, mason, Hıristiyanlarla işbirliği yapanlar” gibi ithamlardan kurtulmak için ulemâyla ve dini çevrelerle münasebetler kurmuştur. Burada Bediüzzaman’ın, “İstibdat kendini muhafaza etmek için herkese vesvese verdiği gibi, beni inkılâptan on sene evvel aldattı ki, ehl-i ihtilâlin ekseri masondur. Lillâhilhamd, o vesvese bir-iki sene zarfında zail oldu.”36 şeklindeki ifâdeleri de hatırlanmalıdır.

DİPNOTLAR:

35 - Münâzarât, 298, 237, 255; Sünûhat, 498; Mesnevî-i Nûriye, 86; Emirdağ Lâhikası, 422.
36-  Münâzarât, 289.

Okunma Sayısı: 2370
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı