"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oruç, şükrün anahtarıdır!

Prof. Dr. İlyas Üzüm
18 Mart 2024, Pazartesi 00:37
RAMAZAN RİSALESİNDEN GÜNLÜK MESAJLAR

Ramazan Risalesinin İkinci Nüktesinde Said Nursi, orucun Cenab-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne bakan yönüyle ilgili hikmetlerine değinirken “şükür” ile “nimetlerin değerini bilmek” arasındaki ilişkiye işaret ediyor. Orucun, nimetlerin kıymetini bilmeye vesile olduğunu, dolayısıyla şükrün bir çeşit anahtarı olduğunu ifade ediyor. İlgili paragraf şöyle: 

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.”1

Bakıldığında, gerçekten şükür ile iyiliğin kıymetini bilmek arasında doğrudan bir ilişki olduğu görülüyor. İyiliği iyilik bilmek, nimeti nimet bilmek, iyiliğin ya da nimetin kıymetini takdir etmek fıtrî olarak bizi memnuniyete, teşekkürde bulunmaya götürüyor. Günlük hayatımızda, diyelim ki bir arkadaşımızın yaptığı iyiliği önemsemezsek ona karşı nasıl teşekkürde bulunabiliriz? Sözlükte teşekkür tam da bu anlama geliyor: Yapılan iyiliğin iyilik olduğunu bilmek, iyilik edeni iyiliği dolayısıyla takdir etmek ve ona karşı memnuniyet içinde olmak.2 İşte oruç az-çok, büyük-küçük, maddi-manevi her nimetin çok kıymetli ve çok değerli olduğuna dair bizde farkındalık oluşturuyor. Mesela, gün boyu enerji tüketip akşama doğru acıktığımızda bir parça ekmek bize ne kadar kıymetli geliyor! Yahut uzun yaz günlerinde, güneşin yakıcı sıcaklığı altında terleyip su kaybettiğimizde, akşam üzeri dilimiz kurumaya başladığında bir bardak su adeta dünyaya bedel görünmüyor mu?

Metinde ifade edilen “şükr-i manevi” terkibi de çok dikkat çekici geliyor: Manevi şükür. Yani lafız veya ifade olarak değil de hal, davranış, mânâ olarak sergilenen memnuniyet. Şükrün çeşitleri arasında bunun özel yeri olduğu biliniyor. Kendi hayatımızdan pay biçerek söylemek gerekirse, diyelim ki komşumuza yaptığımız bir iyilik karşısında onun dilinin ucuyla teşekkür etmesi mi daha değerlidir yoksa haline yansıyan durumuyla yaptığımız iyiliğin farkında olması mı? Elbette ikincisi. İşte mümin oruç vesilesiyle bir parça ekmeğin bir tas çorbanın, bir kap yemeğin ya da bir bardak suyun ne kadar kıymetli olduğunu anladığında, manevi bir şükür gerçekleştirmiş oluyor. Diğer taraftan müellifin belirttiği üzere, Ramazan-ı Şerifte oruçlu iken herkes aynı şartlara tabi olduğu için manevi şükrü gerçekleştirmekte fakir ile zengin, varlıklı ile yoksul, vali ile sıradan insan arasında fark kalmıyor. Herkes bir biçimde Allah’ın her nimetinin kıymetini derk ediyor ya da derk etmesi gerekiyor.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, -müellifin ifadesiyle- oruç hakiki, halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarı oluyor!

Dipnotlar:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 396.

2- İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “şkr” md. 

Okunma Sayısı: 1301
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı