Yetmişli yılların başı idi.
Ankara da, Dışkapı Sigorta Hastanesi’nin arkasındaki bir dershanede Çorum’lu iki kardeşim kaldıkları için Ankara’ya gittiğim de buraya uğrardım.
Uzun boylu ve heyecan dolu bir ağabeye burada rastladım.
Oradakilere sordum:
Kimdir bu abi?
“Bu İhsan Paşalıoğlu“ dediler.
Kendisinin Karadenizli olduğu her halinden belli oluyordu.
İmar ve İskân Bakanlığı’nda tekniker olarak çalışıyordu.
Ankara’da muhtelif vesileler ile görüşmüştük.
Daha sonra kendisinin Mersin’e taşındığını işittim.
İstifa edip serbest çalışmaya başlamış.
Küçük kardeşi Ali Abi ile ortaklıkları varmış.
Karadenizliler gurbet insanlarıdır.
Ülkemizin muhtelif yerlerinde ticarî işler yapan nice insanları vardır.
Rize, Karadeniz’in en hareketli ve heyecan dolu insanlarının bulunduğu yerdir.
Bu ile bölge temsilciliğim müddetince on üç yıl defalarca gitmişimdir.
İnşaat Paşalıların öz işidir.
Mudanya’da ve Bursa merkezinde binalar yapmışlardır.
Benim Bursa’dan aldığım dairenin de inşasını onlar yapmışlar.
Sitenin adı da“Paşalıoğlu sitesi”dir.
Ali Abi benim dairenin hemen üstündeki dairede ikamet ediyordu.
Halen alt kat ve üst katlar dershane olarak hizmet veriyor.
Paşalı Abi inşaat işlerinden sonra seyahat acenteliği yapıyordu.
Yazıhanesi Bursa Ulu Camii’nin hemen alt tarafında idi.
Burası Nurcuların ve kendi dostlarının uğrak yeri idi.
Bursa’ya ilk gittiğimde günlerce beraber olduk.
Bana ev alma işlerimde yardımcı olmuştu.
Bir gün evinde misafir etti.
Yenge hanım ve çocukları ile bir aile gibi idik.
Sonra çarşı dershanesi açıldığı zaman günlük beraber oluyorduk.
Neşe ve heyecan dolu bir insandı.
Küslüğü ve kini olmazdı.
Kimi görse kaynaşır dost olurdu.
Dershanenin bir anahtarını da ona vermiştik.
Günlük gelir, hatta günde bir kaç defa gelir, vakit namazlarını beraber kılardık.
Yıllar böylesine geçip gidiyordu.
Çevre il ve ilçelere beraber gidiyorduk.
Arabada öyle sakin gitmek yoktu.
Mehter marşları Paşalıoğlu Ağabeyin baş görevi idi.
“Artar cihadla şanımız” diye başlar gideceğimiz istikamete kadar yolcuları coştururdu.
Paşalı Abi şakacı idi.
Ona takılanlar çoktu.
Cömertti.
Yolculukta yolcuları doyurur, parasını kendisi pazarlık yaparak öderdi.
Paşalıoğlu Abi istikametini hiç değiştirmedi.
Eski bütün ağabeyler onu tanırdı.
Bir defa görenlerin zihninden çıkmayan bir Nur Talebesi idi.
Merhum Zübeyir Ağabey dahil diğer bütün ağabeylerle beraber hizmetleri olmuştur.
Bir gün sordum:
“Bu paşa lâkabı ve soyadı nereden geliyor?”
Meğer geçmiş dedeleri paşa imiş.
Soyadı mecburi hale gelince “Paşalıoğlu” soy adını almışlar.
İhsan Abi Yeni Asya’nın sevdalısı idi.
“Bu bayrağı indirmeyeceuz” diyerek yıllarca gazetesine sahip çıktı.
Kimi görse ona Nurlardan ve Yeni Asya’dan bahsederdi.
Rize’de köylerine yeni tayin olan Zülfikar Balpetek Ağabeyin yanına giderek tanışır ve ona küçük bir Risale hediye eder.
İşte Paşalı Ağabey böyleydi...
Onu anlatmak için özel bir kitap yazılsa yeridir.
Sonra kanser illeti ile başbaşa oldu.
Hiç aldırmadı.
Aynı sür’at hizmetlere devam etti.
Kemoterapi bile almadı.
Son günlerinde yine beraberdik.
İki kişinin kolları arasında çarşı dershanesine gelir, yine beraber olurduk.
Ve, 2014 yılının Eylül ayında kendisini Rahman-ı Rahime tevdi ettik.
Mekânı Cennet olsun.
Cenazesi ülkenin dört bir tarafından gelen Nur talebeleri ve dostları ile kılındı.
Her insan onu hayır ile yad etti.
“Paşalıoğlu“ adı yaşıyor ve yaşayacak.
Ankara’da Ahmet kardeşimiz ile ve ailenin bütün fertleri ile.