"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dursun kutlu

Raşit YÜCEL
05 Ağustos 2018, Pazar 00:57
Bu muhterem ve aziz insanı “Bediüzzaman Beşlemesi”ni kaleme alan Muhterem İslâm Yaşar Beyefendi ile 40 ili gezdiğimiz zaman tanıdım.

Adıyaman’lı idi Dursun Kutlu.

 Dursun Ağabey ile hanelerinde bir bahçe muhabbeti yapmıştık.

Oğlunu Hüsrev Kutlu’yu ise daha önceleri tanımış ve muhabbet hanemize katmış idik.

Hüsrev Kutlu, halen Adıyaman Belediye Başkanı’dır.

Dursun Ağabey’in hatıralarını kaleme almadan önce Hüsrev kardeşimi arayıp bazı bilgilerimi teyid ettirdim.

 Dursun Ağabey…

Üstadın ismini ve muhabbetini gönlüne nakşettiği zaman onu ziyaret etmek için bir ateş düşer yüreğine.

1952 yılında, meşakkatli bir yolculuktan sonra Emirdağ’a gelir Dursun Kutlu.

Emirdağlılar bu yabancı simanın Bediüzzaman Hazretleri’nin ziyaretine gelmiş olduğunu fark ederler.

Halk bu hallere alışmıştır.

Ve bir Emirdağlıya sorar:

“Ben Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni ziyaret etmek istiyorum”

Muhatabı cevap verir:

“Bak kardeşim, Çalışkanlar’ı bul, onlar sana yardımcı olurlar”

İş yerlerini tarif eder Emirdağlı.

Kritik bir zamandır.

Halk Partisi’nin son demleridir.

Ama baskı hâlâ devam etmektedir.

Korku her tarafa sinmiştir.

Said Nursî’nin selâmını almak bile cesaret ister.

O yıllarda Çalışkanlar hanedanı bütün güçleri ile Bediüzzaman’ın hizmetindedirler.

Dursun Ağabey Çalışkanlar’ın dükkânını bulur ve Üstad’ı ziyaret etmek istediğini beyan eder.

Fakat Üstad Hazretleri müsait olmadığı için Dursun Kutlu Üstadımızı ziyaret edemez.

Tabi hemen de geri dönemez.

Her zaman vasıta yoktur.

Çok üzülmüştür.

Yol yorgunluğunun üstüne böylesi bir cevap onu adeta yıkmıştır.

Çaresiz ve tarif edilmeyecek kadar mahzundur.

Bu hale Çalışkanlar da üzülmüştür.

Kırık bir kalp ve mahzun bir yürüyüş ile bir otel odasına kendisini atar.

Ve şikâyeti büyük yere yapar.

Ve şu sözler dökülür ağzından:

“Ya Resululluh (asm):

Sen kimi kapından içeri almadın? Herkesi bağrına bastın da bu Üstadım beni neden kabul buyurmadı?”

Zamanın ve mekânın durduğu bir an idi bu an.

Söylenilen söz iki cihanın güneşine idi.

Nuru ile âlemi aydınlatan,

Kâinatın bir sebebi vücudu,

O (asm) olmasa hiçbir şeyin olamayacağı,

Zamanları ve mekânları kucaklayan tek ve mümtaz Peygamber (asm)…

Bu şikâyet zaman ve mekân sınırlarını aşarak bir yerlere ulaşmıştı.

Gerçi Bediüzzaman:

“Risale-i Nurlar’ı okumak beni ziyaret etmekten on derece daha kıymetlidir” demişti.

Ama gönül ferman dinler mi?

Dinlemiyordu.

Bu hislerin ve arzuların gemlenemediği bir atmosferi yansıtıyordu.

Halbuki yola çıkmadan önce ziyaret etme emeli ile bir çok hayalleri yanında getirmişti.

Asrın sultanını Dünya gözü ile görecekti.

Ama olmadı.

Bu şikâyet Bediüzzaman’a ulaşınca Ceylan’a emir verdi, o da Dursun Ağabeyi aramaya başladı.

Ama nerede idi?

Üstadımız telâşlanmıştı.

Otelde bir müddet kalan Dursun Kutlu dışarı çıkarak gezinmeye başladı.

Emirdağ’ın sokaklarını kolaçan eden Ceylan sonunda Dursun Kutlu’yu bulur.

Ve sorar:

“Adıyaman’dan gelen misafir siz misiniz?”

“Evet benim”

“Beni takip edin Üstadım sizi bekliyor.

Dursun Kutlu büyük bir heyecan ve helecan içindedir.

Önce dış kapı açılır.

Sonra merdivenlerden yukarı çıkılır.

Şapkasını dışarıda bırakır.

Üstad misafirini karşılar.

İşte mekânın fukaralığına rağmen manevî zenginliğin içindedir Dursun Kutlu.

Gönüller sultanını Dünya gözü ile görmüştür.

Hal hatır sorulur,

Nuranî muhabbetler yapılır.

Kendisini talebeliğe kabul eder.

Eserleri okumasını ve okutmasını tavsiye buyurur.

Zamanın nasıl geçtiği bilinmez.

Vakit dolmuştur.

Büyük bir nezaket içinde huzurdan ayrılır Dursun Kutlu.

İçi rahatlamıştır.

Bütün yorgunluk ve ümitsizlikler bir anda yok olmuştur.

Artık ayrı bir âlemi içinde taşımaktadır.

Adıyaman’a döner Dursun Kutlu.

Ziyareti gerçekleştirmenin mutluluğu içindedir.

Ondan sonraki hayatı Nur ve Nur Talebeleri ile geçmiştir.

Oğulları ve torunları, akrabaları ve cemaati birlikteliği yıllarca devam etmiştir.

Bundan şunu anlıyoruz:

İki Cihan Serveri (asm) ehl-i iman ile alâkadardır, bizler ile ilgilidir.

Bizlere “Kardeşlerim” hitabını kullanmıştır asırlar öncesinden.

Manevi âlemlerde cereyan eden olayları bizler göremiyoruz, ama hissediyoruz.

Bir çok ziyaret hatıralarını okuduk ve dinledik .

Ama en çok dikkati çeken bu ziyaret oldu benim Dünyamda...

Okunma Sayısı: 1988
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı