Ülkemiz yüz yılı aşkın kendi gündemini bir türlü yakalayamadı.
Yaşanan acı savaşlar.
Kaybedilen topraklar.
Yitirilen değerler,
Dehşetli hadiseler...
İçte ve dışta yaşanılan ihanetler.
İhtilâller, muhtıralar, müdaheleler...
Akla hayale gelmeyen hadiseler yaşandı.
Halen bu olaylar devam ediyor.
Türkiye gerçek gündemini yaşamıyor.
Cehalet, zaruret ve ihtilâfların getirdiği ihtiyaçlar gün gibi ortada duruyor.
Resmî ideolojinin katı kuralları halen zindeliğini devam ettiriyor.
İktidarlar geliyor, iktidarlar gidiyor.
Hükümetler kuruluyor, hükümetler yıkılıyor.
Gündem değişmiyor...
Ülkemizin çevresindeki komşularla ilişkilerde değişen fazla bir şey yok.
Böyle bir zamanda gelmişti Bediüzzaman.
Çok çırpındı, çok mücadele etti.
Padişahlardan komutanlara,
Cumhurbaşkanlarından Başbakanlara kadar söylenecek her şeyi söyledi.
“Risale-i Nurlar bu memleketin mânevî halaskârıdır.” demişti.
“Risale-i Nur bu vatana hâkimdir.”
“Bu hükümeti ciddî alâkadar edecek bir hadisedir.” demişti.
Yaşanan bu kadar acı ve elim hadiselere rağmen bu ülke halen hayatta ise Risale-i Nurlar’ın manevî koruyuculuğu devam etmektedir.
Ve, edecektir inşallah.
Eğitimdeki çarpıklıklar,
Ekonomideki çalkantılar,
Peki, nereye kadar?
Bir çıkış yolu yok mu?
Bu ülkenin kendi gündemine gelmesine bağlı.
Her gelen iktidar kendini yaşıyor.
Asıl meseleye el uzatmıyor.
Yeni Asya bunun için çırpınıyor.
Yüzlerce ejderhanın baskılarına rağmen.
Ya Yeni Asya olmazsa?
O zaman Nur Talebeleri kendi dünyalarında kalırlar.
Her gün feryat ediyoruz..
Objektif düşünceleri kamuoyuna aktarıyoruz.
Elbette bu görüşler mecraların da yerini alıyor.
Bu sisli bulutlar inşallah gidecek.
Gerçek gündemler hayata hâkim olacak.