Evet, mevsim son bahar.
Hatta neredeyse kışa adım atıyoruz.
Sonbahar bir çok şeyi hatıra getiriyor.
Önce “âhirzamanı”
Yani, ”son zamanı.”
Bin dört yüz yıl öncesinden başladı “ahir zaman”
İki cihan serverine (asm) ”ahir zaman Peygamberi” dendi.
Asırlar hep o zamanı bekledi.
İnsanlar günlük işleri ile uğraşırken, zamanın “son zaman “ olduğunu unuttular.
Her yüz sene başında bir müceddid geldi, ahir zamanı hatırlattı.
Sonra Mehdi...
Zaman oldukça kısalmıştı.
1506’ya kadar Mehdinin hakimiyeti devam edecekti.
Ondan sonra, otuz-kırk yıl perde altın da Mehdi’nin hakimiyeti devam edecek, sonra kıyamet kopacak.
Yalnız bir şartı var:
“Beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, maddî ve manevî bir felâket başlarına gelmezse…”
Bediüzzaman Hazretleri böyle dile getiriyor.
Sonbaharın da kendine özgü güzellikleri vardır.
İkindi vaktinin zamanına benzer.
Benim gibi, çoktan altmışı aşmış, yetmişe merdiven dayayanların hayat hallerine benzer.
Her düşen sarı yapraklar bize bir şeyleri hatırlatır.
Tatlı bir hüzündür sonbahar.
İyi bir öğreticidir.
“Aklını başına al. Sen başıboş olmadığın gibi, hadiseler de başıboş değildir” der.
Mevsim artık sonbahar..
Haberleri dinlerken veya seyrederken, spiker inatla vefat edenler için “son yolculuk” olarak haberini dillendiririr.
Halbuki, ölüm yolculuğun sadece bir bölümüdür.
Daha mesafe alınacak çok merhaleler vardır.
Tahkiki imana sahip olan bahtiyarların hayatına bir bakın!
Yaz olmuş, kış olmuş hiç fark etmez.
O, sadece okunacak ilâhî sedanın sesine kulak verir.
Unutma ey nefsim!
Mevsim artık son bahardır.