"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

31 Mart Hadisesinde Dîvan-ı Harb-i Örfî’de dedim ki:

Risale-i Nur'dan
26 Temmuz 2016, Salı
Ey şu şehadetnamemi temaşa eden zevat! Lütfen ruh ve hayalinizi misafireten, yeni medeniyete karışmış asabî bir bedevî talebenin hal-i ihtilalde olan cesed ve dimağına gönderiniz; ta tahtie ile hataya düşmeyiniz.

Otuz Bir Mart Hadisesinde Dîvan-ı Harb-i Örfîde dedim ki: Ben talebeyim; onun için her şeyi mîzan-ı Şeriatla muvazene ediyorum. Ben, millîyetimizi yalnız İslamiyet biliyorum; onun için her şeyi de İslamiyet nokta-i nazarından muhakeme ediyorum. 

Ben hapishane denilen alem-i berzahın kapısında dururken ve darağacı denilen istasyonda ahirete giden şimendiferi beklerken, cemiyet-i beşeriyenin gaddarane hallerini tenkit ederek, değil yalnız sizlere, belki bu zamandaki nev-i benîbeşere îrad ettiğim bir nutuktur. Onun için, “Sırların ortaya çıktığı gün. (Tarık Sûresi: 9.)” sırrınca, kabr-i kalbden hakaik çıplak çıktı; namahrem olan kimseler nazar etmesin. Ahirete kemal-i iştiyak ile müheyyayım; bu asılanlarla beraber gitmeye hazırım. Nasıl ki, bir bedevî garaipperest, İstanbul’un acaip ve mehasinini işitmiş, fakat görmemiş; nasıl kemal-i hahişle görmeyi arzu eder; ben de ma’rez-i acaip ve garaip olan alem-i ahireti, o hahişle görmek istiyorum; şimdi de öyleyim. Beni oraya nefyetmek, bana ceza değil! Sizin elinizden gelirse, beni vicdanen tazib ediniz! Ve illa başka sûretle azap, azap değil, benim için bir şandır!..Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Dîvan-ı Harbde bana da sual ettiler: 

“Sen de Şeriat istemişsin?” Dedim: 

“Şeriatın bir hakîkatine bin rûhum olsa feda etmeye hazırım! Zîra, Şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat, ihtilalcilerin isteyişi gibi değil!” 

Hem de dediler: 

“İttihad-ı Muhammediye’ye (a.s.m.) dahil misin?” Dedim: 

“Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fakat, benim tarif ettiğim vechile... O ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir; bana gösteriniz.” 

İşte o nutku şimdi neşrediyorum; ta ki, meşrûtiyeti lekeden ve ehl-i Şeriatı me’yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünundan ve hakîkati evham ve şüpheden kurtarayım. İşte başlıyorum: 

Dedim: 

“Ey paşalar, zabitler! Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali:  Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl îtizar edeyim; mütehayyirim. Mukaddeme olarak söylüyorum: 

Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa, cezadan korkmaz. Hem de, haksız yere îdam olunsam, iki şehit sevabını kazanırım. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lafızdan ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlumiyetle ölmek, zalimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır. 

Bunu da derim ki: 

Siyaseti dinsizliğe alet yapan bazı adamlar, kabahatlerini setr için, başkasını irtica ile ve dînini siyasete alet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskilerden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl îtimat olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur? Hem de, cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zîra, insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle tadil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem’ edip, bir zaman-ı vahidde, bir şahs-ı vahidden sudûrunu tevehhüm ederek, şedid cezaya müstehak görür. Halbuki, bu tarz, bir zulm-ü şediddir.

Tarihçe-i Hayat, sayfa 97-100

Okunma Sayısı: 2468
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı