"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu zamanın farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır

Risale-i Nur'dan
09 Aralık 2017, Cumartesi

27 Mart 1909

Sadâ-yı Hakikat

14 Mart 1325, Volkan, Sayı: 86.

Tarik-ı Muhammedî (asm), şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnidir. Hem de, o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir testide saklanacak?

Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (asm) cihetü’l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir, peyman ve yemini de imandır, müntesibîni umum mü’minlerdir, nizamnamesi sünen-i Ahmediyedir (asm), kanunu evamir ve nevahî-i şer’iyedir.

Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfa ve havf, riyadandır.* Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır.

İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaip, muhit ve merakiz ve maâbid-i İslâmiyeyi birbirine rabteden bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarik-ı terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.

Bu ittihadın meşrebi muhabbettir; husûmet ise cehalet ve zaruret ve nifakadır. Gayr-i müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız bu üç sıfata hücumdur. Gayr-i müslime karşı hareketimiz iknadır –zira onları medenî biliriz– ve İslâmiyet’i mahbub ve ulvî göstermektir –zira onları munsıf zannediyoruz.

Lâubalîler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dâhil olanlar, onları taklit edip çıkmazlar.

İttihad-ı Muhammedînin (asm) ittihad-ı İslâm meslek ve hakikatini enzar-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa, etsin; cevaba hazırız.

“Cihanın bütün aslanlarının bağlandığı bu zinciri, hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?” [Farsça ibarenin meali]

* Bu cümle bazı nüshalarda “İhfa, havf-ı riyadandır.” şeklindedir.

Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 67

LÛ­GAT­ÇE:

havf: Korku.

ihfa: Gizleme.

ittihad-ı İslâm: Müslümanların birliği, İslâm birliği.

riya: Gösteriş.

Tarik-ı Muhammedî: Peygamber Efendimizin (asm) yolu.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Sabır ve şükürle tevekkül etmeliyiz

 

Bu defaki küçük müdafaatımda demiştim:

“Risale-i Nur’daki şefkat, hakikat, hak, bizi siyasetten men’ etmiş. Çünkü, masumlar belâya düşerler; onlara zulmetmiş oluruz.” Bazı zatlar bunun izahını istediler. 

Ben de dedim: Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş’et eden hodgâmlık ve asabiyet-i unsuriye ve Umumî Harpten gelen istibdadat-ı askeriye ve dalâletten çıkan merhametsizlik cihetinde öyle bir eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak, hakkını kuvvet-i maddiye ile müdafaa etse, ya eşedd-i zulüm ile, tarafgirlik bahanesiyle çok bîçareleri yakacak; o hâlette, o da azlem olacak ve mağlûp kalacak. Çünkü, mezkûr hissiyatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir-iki adamın hatasıyla yirmi otuz adamı adi bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır, mağlûp vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesiyle, o ehl-i hak dahi, bir-ikinin hatasıyla yirmi-otuz bîçareleri ezseler, o vakit hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.

İşte, Kur’ân’ın emriyle, gayet şiddetle ve nefretle siyasetten ve idareye karışmaktan kaçındığımızın hakikî hikmeti ve sebebi budur. Yoksa, bizde öyle bir hak kuvveti var ki, hakkımızı tam ve mükemmel müdafaa edebilirdik. Hem madem her şey geçici ve fânîdir ve ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise, rahmete kalboluyor; elbette biz, sabır ve şükürle tevekkül edip sükût ederiz. Zarar ile icbar ile sükûtumuzu bozdurmak ise, insafa, adalete, gayret-i vataniyeye ve hamiyet-i milliyeye bütün bütün zıttır, muhaliftir.

Said Nursî

B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, Denizli Hayatı, s. 440

LÛ­GAT­ÇE:

asabiyet-i unsuriye: Irkçılık damarı.

dalâlet: Hak yoldan sapma.

eşedd-i zulüm: Çok şiddetli zulüm.

hamiyet-i milliye: Millete hizmet.

hodgâmlık: Kendini beğenmişlik.

icbar: Zorlama.

istibdadat-ı askeriye: Askerî baskılar.

men’ etmek: Sakındırmak, yasaklamak.

mukabele-i bilmisil: Aynıyla karşılık vermek.

neş’et etmek: Doğmak, ortaya çıkmak.

Okunma Sayısı: 2063
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı