Hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
Lem’alar, Yirminci Lem’a, Hâşiye, s. 264
***
“Ahirzamanda Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (asm) ile amel edecek” mealindeki hadisin sırrı şudur ki:
Ahirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffî ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyet’e inkılâb edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de, Hazret-i İsa Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccali öldürür. Yani inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek.
Mektubat, Birinci Mektub, s. 17-18
***
Âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.
Mektubat, 29.Mektub, s. 520
***
Hadis-i sahihte rivayet edilen, “Hazret-i İsa Aleyhisselâmın geleceğini ve Şeriat-ı İslâmiye ile amel edeceğini, Deccali öldüreceğini” imanı zayıf olanlar istib’ad ediyorlar. Onun hakikati izah edilse, hiç istib’ad yeri kalmaz. Şöyle ki:
(...)
Hazret-i İsa Aleyhisselâmın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semasından nüzul edecek, hâl-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-ı İslâmiye ile birleşecek, manen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyet’e inkılâb edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.
Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şey’in vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey’ vaad etmiş; elbette yapacaktır.
(...)
Hazret-i İsa Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarrep ve havâssı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa, bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.
Mektubat, On Beşinci Mektub, s. 70-72
LÛGATÇE:
bedahet: apaçıklık.
cereyan-ı küfrî: inkârcı, dinsiz akım.
felsefe-i tabiiye: tabiatçı felsefe; var oluşu tesadüfe bağlayıp tabiatın gereği olarak açıklayan felsefe.
havâs: seçkin, ileri gelen.
hurafat: hurafeler, bâtıl inanç ve fikirler.
iktida etmek: uymak, tabi olmak.
inkâr-ı ulûhiyet: Allah’ın varlığını inkâr.
İsevî: Hz. İsa’ya tabi olan, Hıristiyan.
istib’ad: akıldan uzak görme.
Kadîr-i Külli Şey’: her şeye gücü yeten, Allah.
medar-ı ihtilâf: anlaşmazlık sebebi, uyuşmazlık sebebi.
medar-ı münakaşa ve niza: tartışma ve çekişme sebebi.
metbû: tabi olunan, kendisine uyulan.
Muhbir-i Sadık: sözüne güvenilir olan, doğru haber verici Peygamber Efendimiz (asm).
mukarrep: yakın, dost.
muvakkaten: geçici olarak.
riyaset: başkanlık, reislik.
tasaffî etmek: arınmak.
tecerrüd etmek: sıyrılmak.
zındıka: dinsizlik, küfür.
zîr ü zeber etmek: darmadağın etmek.