"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her bir şey, Kadîr-i Ezelî’ye şehadet eder

Risale-i Nur'dan
16 Ocak 2019, Çarşamba
Her bir şey, bir Kadîr-i Ezelî’nin vücub-u vücuduna iki cihetle şehadet eder: Biri: Tâkatinin binler derece fevkınde vazifeleri görmekteki acz-i mutlak lisanıyla o Kadîr’in vücuduna şehadet eder.

(Dünden devam)

Her bir şey, bir Kadîr-i Ezelî’nin vücub-u vücuduna iki cihetle şehadet eder: 

Biri: Tâkatinin binler derece fevkınde vazifeleri görmekteki acz-i mutlak lisanıyla o Kadîr’in vücuduna şehadet eder.

İkincisi: Her bir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve muvazene-i mevcudatı idame eden kanunlara tatbik-i hareket etmekle o Alîm-i Kadîr’e şehadet eder. Çünkü zerre gibi bir câmid, arı gibi küçük bir hayvan, Kitab-ı Mübin’in mühim ve ince meseleleri olan nizam ve mizanı bilmez. Câmid bir zerre, arı gibi küçük bir hayvan nerede; semavat tabakalarını bir defter sayfası gibi açıp kapayıp toplayan Zat-ı Zülcelâl’in elindeki Kitab-ı Mübin’in mühim, ince meselelerini okumak nerede? Eğer sen divanelik edip zerrede o kitabın ince hurufatını okuyacak kadar bir göz bulunduğunu tevehhüm etsen, o vakit o zerrenin şehadetini redde çalışabilirsin!

Evet, Fâtır-ı Hakîm, Kitab-ı Mübin’in düsturlarını gayet güzel bir surette ve muhtasar bir tarzda ve has bir lezzette ve mahsus bir ihtiyaçla icmal edip derc eder. Her şey öyle has bir lezzet ve mahsus bir ihtiyaçla amel etse, o Kitab-ı Mübin’in düsturlarını bilmeyerek imtisal eder. Meselâ, hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar, durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asasıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer. Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harp gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahlûka bu sanatı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak sanatını kim öğretmiş? Ve nerede öğrenmiş? 

Ben, yani bu bîçare Said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım, bu sanatı, bu kerr ü fer harbini ve su çıkarmak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrübelerle ancak öğrenebilirdim. İşte, ilhama mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını çorap gibi yapan bülbül gibi hayvanatı bu sineğe kıyas et. Hatta nebatatı da aynen hayvanata kıyas edebilirsin.

Evet, Cevâd-ı Mutlak (celle celâlühü), her ferd-i zîhayatın eline lezzet midadıyla ve ihtiyaç mürekkebiyle yazılmış bir tezkereyi vermiş, onunla evâmir-i tekviniyenin programını ve hizmetlerinin fihristesini tevdi etmiştir. 

Bak o Hakîm-i Zülcelâl’e, nasıl Kitab-ı Mübin’in düsturlarından, arı vazifesine ait miktarını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur. 

O sandukçanın anahtarı da, vazifeperver arıya has bir lezzettir. Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder, “Rabbin arıya ilham etti. (Nahl Sûresi: 68.)” âyetinin sırrını izhar eder.

İşte, eğer bu Sekizinci Notayı tamam işittin ve tam anladınsa, bir hads-i imanî ile “Rahmetim ise her şeyi kaplamıştır. (A’raf Sûresi: 156.)”ın bir sırrını, “Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tesbih etmesin. (İsra Sûresi: 44.)”nin bir hakikatini, “Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, O’nun işi sadece ‘Ol!’ demektir; o da oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)”in bir düsturunu, “Şanı ne yücedir O’nun, her şeyin hüküm ve tasarrufu elindedir. Siz de O’na döneceksiniz. (Yâsin Sûresi: 83.)”in bir nüktesini anlarsın.

Lem’alar, On Yedinci Lem’a, s. 221

Lûgatçe:

âb-ı hayat: Hayat suyu.

acz-i mutlak: Sonsuz ve sınırsız güçsüzlük.

camid: Cansız madde.

Cevâd-ı Mutlak: Sonsuz cömertlik ve iyilik sahibi Cenab-ı Hak.

evâmir-i tekviniye: Allah’ın tabiatta geçerli olan emir ve kanunları.

fevkınde: Üzerinde.

hads-i imanî: İman yoluyla tam ve kesin bilme.

hurufat: Harfler.

Kadîr-i Ezelî: Her şeye gücü yeten, varlığının evveli olmayan, Allah.

kerr ü fer: Vur-kaç.

Kitab-ı Mübin: Kaderde olan her şeyin gerçekleşmesinde esas tutulan kanunların bütünü; Allah’ın geçmiş ve gelecekten ziyade, şimdiki hâle bakan ilmi.

midâd: Yazı mürekkebi.

muvazene-i mevcudat: Kâinattaki ölçü ve denge.

tâkat: Güç.

tevdi etmek: Emanet etmek, bırakmak.

tevehhüm: Vehimlenme, kuruntuya kapılma.

vücub-u vücud: Varlığı zorunlu olmak.

Okunma Sayısı: 2107
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı