Nur’un küçük kahramanlarından Mustafa Sungur ve Rahmi’nin güzel mektuplarında, onların köylerinde Ahmed Fuad’ın ciddî gayretiyle ders vermesi ve Eflâni nahiyesinin, Barla nahiyesi gibi bir Medrese-i Nuriye hükmüne girdiği ve ora ahalisi iştiyakla Nurlar’ı dinlemesi ve yeniden iki genç muallim daha eski yazı ile Nurlar’a girmesi ve çocukların, huruf-u Kur’âniyeyi öğrenmeye başlaması ile Risale-i Nurlar’ı da yazmaya girmeleri büyük bir fâl-i hayırdır.
Cenâb-ı Hak o masumları muvaffak etsin ve onların üstadları ve peder ve validelerinden razı olsun. Onlar, duâda masumlar dairesine girdiler. Başta Ahmed Fuad, Mustafa ve Rahmi olarak, Eflâni nahiyesini tebrik ediyoruz.
Nur’un küçük kahramanlarından Mustafa Sungur ve Rahmi’nin az bir zamanda, eski harfle, Mustafa Sungur’un gayet mükemmel Meyve’nin On Birinci Meselesi Hâtimesi ile ve Rahmi’nin Gençlik Rehberi’ni eski harfle güzelce yazmaları ve Kastamonu’dan gelen kitaplarım içinde bize göndermeleri, hakikaten benim için yeni biraderzadelerim bir Abdurrahman ve Fuad dünyaya gelmiş gibi beni memnun ediyor.
Emirdağ Lâhikası, 168. mektup, s. 262
***
Bir kısım paramla aldığım bana mahsus makine mahsulü on bir mecmua ve elmas kalemli Nur’un kıymettar üç şakirdinin yazdıkları tam bir takım Risale-i Nur, Diyanet Riyasetinin beş altı defa musırrâne istemesi üzerine hazırladığım, aynı zamanda ve bir derece yabanî kalan müftüler ve hocalara bir mânevî hediye ve müşevvik olarak göndermek teşebbüsü zamanında böyle çok ehemmiyetli bu vazifeyi yerine getirmek için Hüsrev’i buraya istiyordum. Halbuki vaziyetim müşkül bir halde, çok merak ediyordum. Birden, küçük bir Hüsrev olan kahraman Sungur aynı vakitte geldi. Beni çok endişe ve telâşlardan ve masraflardan kurtardığı gibi, bu vazife, iki sene mütemadiyen yanımda hizmeti kadar kıymettar olduğu için kat’î kanaatim geldi ki, bu da Nur’un neşrindeki muvaffakiyetin bir kerametidir.
Emirdağ Lâhikası, 223. mektup, s. 334
***
Hem fedakâr evlâdın çok fevkinde sadâkatle şimdiye kadar hizmetleriyle her biri birer genç Said olarak beş-on Abdurrahmanlarım hükmünde Sungur, Ceylân, Salih, Abdullah, Ahmed, Ziya gibi genç ve çalışkan Saidleri senin yanına hem benim vekilim, hem senin talebelerin olarak benim bedelime o küçücük Medrese-i Nuriyeye nezaret ve bir nevi dershane olarak reyinize bırakıyorum.
Kardeşiniz Said Nursî
Emirdağ Lâhikası, 259. mektup, s. 373
***
Hakikaten Eflâni ve Safranbolu, aynen Isparta’nın kahramanları gibi Nurlar’a mütemadiyen çalışıyorlar. Hatta bu defa Rehberlerin bir kısmında Münacat yoktu. Eflâni az bir zamanda yetmiş adet eski harfle Münacatı yazıp bize göndermiştir. Biz de o Münacatları Rehberlerin arkasına ilâve ettik.
İnşaallah orada da çok Sungurlar çıkıyor ve çıkacak.
Emirdağ Lâhikası, 277. mektup, s. 391
***
LÜGATÇE:
biraderzade: Erkek kardeş çocuğu, yeğen.
fâl-i hayır: Hayır alâmeti, hayra yorulan durum.
fevkinde: Üzerinde.
huruf-u Kur’âniye: Kur’ân harfleri, elifbası.
iştiyak: Büyük arzu duyma, özleme, özleyiş.
muallim: Öğretmen.
musırrâne: Israr eder bir şekilde.
mütemadiyen: Devamlı.
neşir: Yayma, yayım.
nezaret: Bakma, ilgilenme.
şakird: Talebe.