"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Lâhika mektubları bir meclis-i Nuranîdir

Risale-i Nur'dan
30 Mayıs 2016, Pazartesi
Bahtiyar Kardeşim Hüsrev!

Tekrardır; Sözlerde Üç yerde geçiyor. Şu Risale (Haşiye) bir meclis-i nuranîdir ki, Kur’ân’ın şu münevver, mübarek şakirtleri içinde birbirleriyle manen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur’ân’ın şakirtleri onda her biri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Ve Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan Risalelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymettar mücevheratı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor. Bârekâllah, sen de o menzili çok güzel süslendirmişsin. 

Said Nursî

Haşiye: Yani Yirmi Yedinci Mektubun tamamını.

***

(Şu fıkra aklen Hulûsî, kalben Sabri, vicdanen Hüsrev hükmünde olan Re’fet Bey’in mektubudur.)

[Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin. (İsra Sûresi: 44.) 

Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketleri ebediyen, devamlı olarak üzerinize olsun.

Bu defa Süleyman Efendi vasıtasıyla Yirmi Beşinci Sözü, tashih olunmak üzere huzur-i âlînize takdim ediyorum. İ’caz-ı Kur’ân elhak bir şaheserdir. İhtiva ettiği hayretbahş hakaik itibarıyla âsâr-ı âliyenizin en mühimidir. Mu’cizat-ı Ahmediye’yi okudum. Çok mükemmel ve ruha ulviyet ve inkişaf bahşeden çok kıymettar bir eserdir. Şu kadar ki, mu’cizat-ı Ahmediyenin en büyüğü Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan olduğuna göre, i’caz-ı Kur’ân’ın ruhumda husûle getirdiği tebeddülât ve münderecatından ettiğim istifade çok azîmdir. Bu “Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta yazılı olmasın.” (En’am Sûresi: 59.) eserinizle âyet-i celîlesinin muhtevî olduğu şümullü ve pek azametli olan maani-i ulviye ispat edilmiş oluyor. Bugünkü terakkiyat-ı fenniye ve ihtiraat-ı beşeriyeyi kendi mahsulât-ı fikriyeleri addeden ve bir hazine-i hakaik olan Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ı mühmel bırakarak Avrupa’dan ilim ve irfan dilenciliği yapan ve akıllı geçinen gafiller, beşerin dünyevî ve uhrevî saadetini temin edecek maâliyat ve desatir-i muazzama ile memlû bulunan bu âsâr-ı muhteşemeyi bir nazar-ı insaf ve bir teyakkuz-i arifâne ile mütalâa etselerdi, dalmış oldukları hâb-ı gafletten pek çabuk uyanacaklardı. Fakat heyhat, bizler arpa ambarı içinde açlıktan ölen tavuklara benzeriz. Elimizde bir mecmua-i hakaik dururken ona karşı göz yumar ve başkalarından istiane ederiz. İ’caz-ı Kur’ân’ın yüksekliği hakkında ne yazsam azdır. Kalemim onu tavsiften âcizdir. Kudret-i kalemiyem olsaydı hakkını vermeye çalışırdım; olmadığı için âcizâne olarak sözümü kesiyorum. Kemal-i hürmetle mübarek ellerinizden öper ve hizmet-i Kur’ân’da sabit olmam hakkındaki duânızı talep ve istirham ederim, efendim.

Re’fet

***

[Binbaşı merhum Asım Bey’in fıkrasıdır.] 

Envar-ı Kur’âniye mizan ve bürhanlarından ve kıymeti takdir edilemeyen Sözler namındaki risale-i şerifeler fakiri ihya ediyor, kalbimi nurlandırıyor. [Bu Rabbimin fazlındandır. (Neml Sûresi: 40.)] Çoktan beri aramakta iken, lehülhamd, Cenâb-ı Hak Sözler’i bu fakire ihsan buyurdu. Kalb ve gönlüme âciz kalemim ve kalim tercüman olamıyor.

Asım

Barla Lâhikası, sayfa 115-116-117

Okunma Sayısı: 1874
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı