"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaşasın ittihad-ı millî; ölsün ihtilâf

Risale-i Nur'dan
22 Haziran 2018, Cuma 00:10
(Hürriyete Hitap’tan)

“Üçüncü Hakikat”in bana verdiği vazife ile ve hürriyetin ferman-ı mezuniyetiyle üç şey ihtar ediyorum:

• Birincisi: Bir cisim birden zerrattan tahallül ve yeni zerrattan teşekkül eylemesi muhal olacağından, cism-i devletin birden memurîni ref’ ve yenilerini ikame eylemesi muhal olmasa da, müteazzirdir. Binaenaleyh, istidad-ı habis ve kabil-i ıslah olmayan adamları zaten cism-i devlet def-i tabiî ile ifraz edecektir. Amma kabil-i ıslah olanlar, zaten güneş garbdan tulû etmediğinden, tevbenin kapısı açıktır. Bunların tecrübelerinden istifade etmeli. Bunların yerini dolduracak kırk sene lâzım. Yoksa, umumu aleyhinde itâle-i lisan ve terzil etmek, bu şanlı olan ittihad-ı milleti –bozulmuş bazı efkâr ve ahlâklarına binaen– bir hastalığa hedef edecektir.

• İkincisi: Ben Şarkın dağlarında büyümüş idim. Merkez-i hilâfeti güzel tahayyül ediyordum. Vakta ki bundan yedi-sekiz ay mukaddem Dersaadet’e geldim. Gördüm ki İstanbul, tevahhuş ve tenâfür-ü kulûb sebebiyle medenî libası giymiş vahşî bir adama benzerdi. Şimdi ittihad-ı millî sebebiyle medenî adam, fakat yarı medenî, yarı vahşî libasında bize arz-ı dîdar ediyor. Evvel Şarkta fenalığın sebebi, Şarkın uzvu hastalanmış zannediyordum. Vakta ki hasta olan İstanbul’u gördüm, nabzını tuttum, teşrih ettim; anladım ki kalbindeki hastalıktır, her tarafa sirayet eder. Tedavisine çalıştım; bir divanelikle taltif edildim.

Hem de gördüm ki medeniyet-i hakikiyeyi teşkil eyleyen İslâmiyet, maddî cihetinde medeniyet-i hâzıradan geri kalmış; güya İslâmiyet sû-i ahlâkımızdan darılmış, mazi tarafına dönüp gidiyor. Zaman-ı Saadete bizi şikâyet edecektir. Bunun en büyük sebebi, istibdattan sonra mürşid-i umumî üç büyük şubenin –ki “Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif” veyahut “İfadelerimiz ayrı ayrıdır, senin güzelliğin ise birdir; hepsi de o cemale işaret ediyorlar.” beytinin masadakı olan– ehl-i medrese ve ehl-i mektep ve ehl-i tekkenin tebâyün-ü efkâr ve tehalüf-ü meşâribidir.

Bu tebâyün-ü efkâr ahlâk-ı İslâmiyenin esasını sarsmış, ittihad-ı milleti çatallaştırmış, terakkiyat-ı medeniyeden geri bırakmıştır. Zira biri ifrat ile diğerini tekfir ve tadlil ediyor; öteki tefrit ile onu techil ve gayr-i mutemed addediyor. Bunun çaresi, tevhid ile ve efkârlarının mabeyninde teyid ile münasebet ile musalâhadır. Tâ itidal noktasında musafaha ile birleşmeli ki aheng-i terakkîyi ihlâl etmesinler.

• Üçüncüsü: Ben vaizleri dinledim; nasihatleri bana tesir etmedi. Düşündüm. 

Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:

Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı salifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeayı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için ispat-ı müddea ve müteharri-i hakikati ikna lâzım iken ihmal ediyorlar.

İkincisi: Bir şeyi terğib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden, muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.

Üçüncüsü: Belâgatin muktezası olan hâle mutabık, yani ilcaat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasip söz söylemezler. Güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, sonra konuşuyorlar.

Hâsıl-ı Kelâm: Büyük vaizlerimiz hem âlim-i muhakkik olmalı, tâ ispat ve ikna etsin; hem hakîm-i müdakkik olmalı, tâ muvazene-i Şeriatı bozmasın. Hem beliğ-i mukni olmalı, tâ mukteza-i hâl ve ilcaat-ı zamana muvafık söz söylesin. Ve mizan-ı Şeriatla tartsın. Ve böyle olmaları da şarttır.

Yaşasın Şeriat-ı Garra, yaşasın adalet-i İlâhî!..

Yaşasın ittihad-ı millî; ölsün ihtilâf.

Yaşasın muhabbet-i millî; gebersin ağraz-ı şahsiye ve fikr-i intikam!

Yaşasın şecaat-i mücessem askerler! Yaşasın satvet-i müşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrar ve Nur Talebeleri!

Yaşasın yaraları tedavi etmek fikrinde olan Halife-i Peygamber!

Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, s. 96-98

Okunma Sayısı: 1882
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı