Lem'alar - page 43

Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in arkalarında teselsül eden
aktap ve eimme-i verese ve mehdîleri görmüş ve onların
umumu namına başlarını öpmüş. evet, Hazret-i Hasan’ın
(
rA
) başını öpmesinden Şah-ı geylânî’nin hisse-i azîmesi
var.
üÇüNCü NüKte
(1)
»'
Hr
ôo
?r
dG ?p
a n
Is
On
ƒn
Ÿr
G s
’p
G
ayetinin bir kavle göre manası:
“resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vazife-i risaletin
icrasına mukabil ücret istemez; yalnız Âl-i Beytine me-
veddeti istiyor.”
Eğer denilse
: “Bu manaya göre, karabet-i nesliye ci-
hetinden gelen bir fayda gözetilmiş görünüyor. Hâlbuki,
(2)
r
ºo
µ«'
?r
Jn
G $G n
ór
æp
Y r
ºo
µ`n
en
ôr
c
n
G s
¿p
G
sırrına binaen, karabet-i nes-
liye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye noktasında vazife-i risa-
let cereyan ediyor.”
Elcevap
: resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gay-
başina nazarıyla görmüş ki, Âl-i Beyti âlem-i İslâm içinde
bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek. Âlem-i İslâm’ın
bütün tabakatında, kemalât-ı insaniye dersinde rehberlik
ve mürşitlik vazifesini görecek zatlar, ekseriyet-i mutlaka
ile, Âl-i Beytten çıkacak.
teşehhütteki, ümmetin Âl hakkındaki duası ki:
n
âr
«s
?°n
U Én
ªn
c m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S p
?'
G = '
¤n
Yn
h m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y p
q
?°n
U -n
G
(3)
l
ó«/
én
e l
ó«/
ªn
M n
?s
fp
G n
º«/
gGn
ôr
Hp
G p
?'
G = '
¤n
Yn
h n
º«/
gGn
ôr
Hp
G = '
¤n
Y
’dir, makbul
Lem’aLar | 43 |
d
ördÜncÜ
l
em
a
eimme-i verese:
Resul-i Ekrem’in
manevî vârisi olan büyük zatlar,
imamlar.
ekseriyet-i mutlaka:
kesin çoğun-
luk.
gaybaşina:
gaybı bilen, görünme-
yenlerden haber veren.
hâlbuki:
oysa ki.
Hamîd:
dünya ve ahirette hamde
lâyık, övgüye değer olan Allah.
hisse-i azîme:
büyük pay, hisse.
hükmüne geçmek:
yerine geç-
mek, değerinde olmak.
icra etme:
yerine getirme, uygu-
lama.
karabet-i nesliye:
soy yakınlığı.
kavil:
söz, haber.
kemalât-ı insaniye:
insana ait
mükemmellikler.
kurbiyet-i İlâhiye:
Allah’a yakın-
lık.
makbul:
kabul edilmiş olan, ge-
çerli.
mana:
anlam.
mecîd:
şan ve şeref, yüce büyük-
lük sahibi Allah’ın isimlerinden.
mehdî:
hidayete vesile olan, in-
sanları İslâm’a ulaştıran.
meveddet:
sevgi, muhabbet.
muhakkak:
şüphesiz, mutlak.
mukabil:
karşılık.
mürşit:
irşat eden, doğru yolu gös-
teren.
nazar:
bakış.
nükte:
derin ve ince manalı söz.
rehber:
kılavuz, delil.
resul-i ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (asm).
sır:
-rı (giz); bir şeyin dikkat, tec-
rübe, yetenek, ve sezgi yardımıy-
la kavranabilen en ince ve zor ya-
nı.
Şah-ı Geylânî:
Şeyh Abdülkadir
Geylânî.
şecere-i nuraniye:
nurlu, ışıklı
ağaç.
tabakat:
tabakalar, dereceler.
takva:
Allah’tan korkma, Allah
korkusuyla dinin yasak ettiği şey-
lerden kaçınma, emirlerine titiz-
likle uyma.
teselsül eden:
kesintisiz zincirle-
me sürüp giden.
teşehhüt:
namazda her oturuşta
tahiyyat duasını okuma.
umum:
bütün, cümle.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
vazife:
görev.
vazife-i risalet:
peygamberlik va-
zifesi.
zat:
kişi.
aktap:
kutuplar, büyük velî-
lerden zamanın mürşidi olan
kimseler.
Âl:
Peygamberimizin ailesine
mensup olanlar; soyundan ge-
lenler.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi,
dünyası.
aleyhissalâtü vesselâm:
Al-
lah’ın salât ve selâmı onun
üzerine olsun, anlamında Pey-
gamberimize dua.
Âl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in
(asm) ailesinden olan, hayırlı
temiz soyu.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
binaen:
dayanarak, -den do-
layı.
cereyan etmek:
meydana
gelmek.
cihet:
yön, vesile.
ehl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in
nesli, soyu.
1.
Şûra Suresi: 23.
2.
Allah katında en şerefliniz, en ziyade takva sahibi olanınızdır. (Hucurat Suresi: 13.)
3.
Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in Ehl-i Beytine, Hz. İbrahim ve
Hz. İbrahim’in âline salât ettiğin gibi salât eyle. Muhakkak ki Sen çok övülen Hamîd ve son-
suz büyüklük sahibi Mecîd’sin.
1...,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42 44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,...1406
Powered by FlippingBook