Lem'alar - page 882

bir tanzim ve tevzin içinde; ve o tevzin ve tanzim, bir ziy-
net ve sanat içinde; ve o ziynet ve sanat, manidar koku-
lar ve hikmetli tatlar içinde bulunduğundan; her bir çiçek,
o ağacın çiçekleri adedince,
Hakem-i Zülcelâl’
e işaretler
ediyor.
Ve bu bir kelime olan bu ağaçta, bir harf hükmünde
olan bir meyvede bulunan bir çekirdek noktası, bütün
ağacın fihristesini, programını taşıyan küçük bir sanduk-
çadır. Ve hakeza, buna kıyasen, kâinat kitabının bütün
satırları, sayfaları, böyle, ism-i
Hakem ve Hakîm’
in cilve-
siyle, yalnız her bir sayfası değil, belki her bir satırı ve her
bir kelimesi ve her bir harfi ve her bir noktası, birer mu’ci-
ze hükmüne getirilmiştir ki, bütün esbap toplansa, bir
noktasının nazirini getiremezler, muaraza edemezler.
evet, bu kur’ân-ı azîm-i kâinatın her bir ayet-i tekvini-
yesi, o ayetin noktaları ve hurufu adedince mu’cizeler
gösterdiklerinden, elbette serseri tesadüf, kör kuvvet, ga-
yesiz, mizansız, şuursuz tabiat, hiçbir cihetle o hakîmâne,
basîrâne olan has mizana ve gayet ince intizama karışa-
mazlar. eğer karışsaydılar, elbette karışık eseri görüne-
cekti. Hâlbuki hiçbir cihette intizamsızlık müşahede olun-
muyor.
üÇüNCü NüKteNİN İKİNCİ NOKtaSı
İki Meselidir.
Birinci Meselesi:
onuncu sözde beyan edildiği gibi, ni-
hayet kemalde bir cemal ve nihayet cemalde bir kemal,
elbette kendini görmek ve göstermek, teşhir etmek
ayet:
Allah’ın varlığına delâlet
eden şey.
ayet-i tekviniye:
Cenab-ı Hakkı
bütün isim ve sıfatlarıyla bildiren,
tanıttıran kâinattaki varlıkların her
biri.
basîrâne:
görerek.
beyan:
anlatma, izah, açıklama,
açıklama.
cemal:
güzellik.
cihet:
yön.
cilve:
görünme, tecelli.
esbap:
sebepler.
fihriste:
özet, liste, içindekiler.
gaye:
maksat, hedef.
gayet:
son derece, çok, oldukça.
Hakem-i Zülcelâl:
büyüklüğü ile
haklı ve haksızı ayıran her işi bir
hikmete göre yapan Cenab-ı Hak.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
o
Tuzuncu
l
em
a
| 882 | Lem’aLar
hakîmâne:
hikmetli bir şe-
kilde.
hâlbuki:
oysa ki.
has:
özel.
hikmet:
İlâhî gaye, fayda, ilim,
yüksek bilgi.
huruf:
harfler.
hükmünde:
değerinde.
hükmüne:
değerine, yerine.
intizam:
düzgünlük, tertipli
olma.
ism-i Hakem:
Cenab-ı Hakkın
haklı ile haksızı ayıran ve her
işi hikmete göre olan anla-
mında Hakem ismi.
ism-i Hakîm:
her şeyi belli bir
gaye ve faydaya göre yapan
Allah’ın bir ismi.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kemal:
olgunluk, yetkinlik,
mükemmellik.
kıyasen:
kıyas ederek.
Kur’ân-ı azîm-i kâinat:
büyük
bir Kur’ân gibi derin manalar
ifade eden kâinat.
manidar:
ince manalı.
mesele:
önemli konu.
mizan:
terazi, ölçü.
muaraza:
karşı gelme.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanların âciz kaldığı şey.
müşahede:
görme, seyretme.
nazir:
benzer olan.
nihayet:
son derece.
nükte:
ince söz ve mana.
sandukça:
küçük sandık, kutu.
serseri:
gayesiz, hedefsiz.
şuur:
idrak, bilinç, anlayış.
tabiat:
maddî âlem.
tanzim:
düzenleme.
tesadüf:
rastgelme.
teşhir:
gösterme, sergileme.
tevzin:
vezinli ve ölçülü olma.
ziynet:
süs.
1...,872,873,874,875,876,877,878,879,880,881 883,884,885,886,887,888,889,890,891,892,...1406
Powered by FlippingBook