Tarihçe-i Hayat - page 188

Yirmi Alt›nc› Lem’an›n Dokuzuncu
Ricas›ndan Bir K›s›m
Harb-i Umumîde, esaretle, Rusya’n›n flark-› flimalîsin-
de, çok uzak olan Kosturma vilâyetinde bulunuyordum.
Orada Tatarlar›n küçük bir camii, meflhur Volga Nehri-
nin kenar›nda bulunuyordu. Oradaki arkadafllar›m olan
esir zabitler içinde s›k›l›yordum. Yaln›zl›k istedim; d›flar›-
da izinsiz gezemiyordum. Tatar mahallesi, kefaletle beni
Volga Nehrinin kenar›ndaki küçük camie ald›lar. Ben
yaln›z olarak camide yat›yordum. Bahara yak›n. O flimal
k›t’as›n›n pek çok uzun gecelerinde çok uyan›k kal›yor-
dum. O karanl›k gecelerde ve karanl›kl› gurbette, Volga
Nehrinin hazin fl›r›lt›lar› ve ya¤murun rikkatli fl›p›lt›lar› ve
rüzgâr›n firkatli esmesi, beni derin gaflet uykusundan
muvakkaten uyand›rd›. Gerçi daha kendimi ihtiyar bilmi-
yordum; fakat Harb-i Umumîyi gören ihtiyard›r. Güya
1
Ék
Ñ«°/
T n
¿Gn
ór
dp
ƒr
dG o
?n
©r
én
j Ék
er
ƒn
j
s›rr›na mazhar olarak, öyle gün-
lerdir ki, çocuklar› ihtiyarland›rd›¤› cihetle, k›rk yafl›nda
iken, kendimi seksen yafl›nda bir vaziyette buldum. O ka-
ranl›kl›, uzun gece ve hazin gurbet, hazin vaziyet içinde
hayattan, bir me’yusiyet geldi. Aczime, yaln›zl›¤›ma bak-
t›m, ümidim kesildi. O halette iken, Kur’ân-› Hakîm’den
imdat geldi, dilim
2
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
f n
h *G Én
æ`o
Ñ°r
ùn
M
dedi. Kalbim de
a¤layarak dedi:
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
cihet:
yan, yön, taraf.
esaret:
esirlik, tutsakl›k.
firkat:
ayr›lma, ayr›l›k; hasret.
gaflet:
ihmal, dikkatsizlik.
gerçi:
öyle ise de, her ne kadar.
gurbet:
yabanc› memleket, ya-
banc› yer, vatan d›fl›.
güya:
sanki.
hâlet:
hâl, durum.
Harb-i Umumî:
Birinci Dünya Sa-
vafl›.
hazin:
keder veren, hüzünlü,
üzüntülü, ac›kl›.
imdat:
yard›m.
kefalet:
birinin verdi¤i sözü
yerine getirmemesi duru-
munda sorumlulu¤u üzerine
alma durumu, yüklenme, ke-
fillik.
k›t’a:
memleket, ülke.
mazhar:
nail olma, flereflen-
me, kavuflma.
meflhur:
tan›nm›fl, herkesin
bildi¤i, flöhretli, ünlü.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muvakkaten:
geçici olarak,
az bir zaman için.
rikkatli:
rikkat sahibi olan,
yufkal›k, incelik, merhamet
sahibi.
flark-› flimalî:
kuzeydo¤u.
flimal:
kuzey.
vaziyet:
durum, hâl.
vekil:
kullar›n›n ifllerine ve
r›zk›na kefil olan, her fleyi ida-
resi alt›nda bulunduran, ken-
disine dayan›lan, gözeten, fla-
hit ve koruyucu Allah .
vilayet:
il.
zabit:
subay.
1.
Çocuklar› ihtiyarlatan gün (k›yamet günü). (Müzzemmil Suresi: 17.)
2.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i ‹mran Suresi: 173.)
188 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
LK
H
AYATI
1...,178,179,180,181,182,183,184,185,186,187 189,190,191,192,193,194,195,196,197,198,...1390
Powered by FlippingBook