Tarihçe-i Hayat - page 205

‹stanbul’da Dârülhikmette bulundu¤u zaman,
Sünuhat
risalesinde yazd›¤› gayet acip bir vak›a-i ruhaniye:
Rüyada Bir Hitabe
1335 senesi Eylül’ünde, dehrin hâdisat›n›n verdi¤i ye-
is ile fliddetle muztarip idim. fiu kesif zulmet içinde bir
nur ar›yordum. Manen rüya olan yakazada bulamad›m.
Hakikaten yakaza olan rüya-i sad›kada bir ziya gördüm.
Tafsilât› terk ile bana söylettirilmifl noktalar› kaydedece-
¤im. fiöyle ki:
Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misale girdim.
Biri geldi dedi:
“Mukadderat-› ‹slâm için teflekkül eden bir meclis-i
muhteflem, seni istiyor.”
Gittim gördüm ki, münevver, emsalini dünyada gör-
medi¤im, Selef-i Salihînden ve âsâr›n mebuslar›ndan her
asr›n mebuslar› içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap
edip, kap›da durdum. Onlardan bir zat dedi ki:
“Ey felâket, helâket asr›n›n adam›, senin de reyin var,
fikrini beyan et!”
Ayakta durup dedim:
“Sorun cevap vereyim.”
Biri dedi:
“Bu ma¤lûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne
olurdu?”
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 205
‹
LK
H
AYATI
muztarip:
›zd›rap çeken, s›k›nt›l›.
münevver:
nurlu, ayd›n.
netice:
sonuç.
nevm:
uyku.
nur:
ayd›nl›k, ›fl›k.
rey:
düflünce, fikir, müflahede,
mütalâa, görüfl, oy.
rüya-i sad›ka:
do¤ru rüya, mak-
bul ve muteber kimselerin gör-
dükleri flekilde, dünyada hakikat-
lar› ç›kan sad›k rüya.
Selef-i Salihîn:
Ehl-i Sünnet ve
Cemaatin ilk rehberleri, ‹slâm›n
ilk dönemlerindeki salih insanlar.
tafsilât:
aç›klamalar, ayr›nt›lar.
terk:
b›rakma, sal›verme, vazgeç-
me.
teflekkül:
meydana gelme, olufl-
ma.
vak›a-i ruhaniye:
ruhla ilgili hâdi-
se, ruhen yaflanm›fl olay.
yakaza:
uyku ile uyan›kl›k aras›.
yeis:
ümitsizlik.
zat:
kifli, flah›s, fert.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, parlakl›k.
zulmet:
karanl›k.
acip:
hayret veren, hayrette
b›rakan.
âlem-i misal:
görüntüler âle-
mi, dünyadaki ifllerin görün-
tülendi¤i ve gözlendi¤i, ruhla-
r›n bulundu¤u âlem.
âsâr:
as›rlar, yüzy›llar, ça¤lar.
as›r:
yüzy›l, ça¤.
beyan:
anlatma, aç›klama,
bildirme, izah etme.
dehir:
dünya, uzun zaman.
emsal:
efl, benzer.
felâket:
büyük dert, belâ.
galibiyet:
üstünlük, üstün
gelme, yenme, ma¤lûp etme.
gayet:
çok, son derece.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakikaten:
gerçekten.
helâket:
y›k›l›fl, mahvolufl.
hicap:
utanma, utanma duy-
gusu, mahcubiyet.
hitabe:
bir toplulu¤a karfl› ko-
nuflma, düzgün söz söyleme.
kaydetmek:
yazmak, önemli
noktalar› tespit etmek.
kesif:
kal›n, yo¤un, koyu.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi,
boyun e¤me, bir kuvvetlinin
idaresi alt›nda bulunufl.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe,
ruhça, mana itibar›yla, mana-
ca.
mebus:
gönderilen, yollanan,
vekil.
meclis:
topluluk, hey’et.
meclis-i muhteflem:
muhte-
flem meclis, ihtiflaml›, gör-
kemli topluluk.
mukadderat-› ‹slâm:
‹slâm›n
bafl›ndan geçecek olanlar, ba-
fl›na gelecek hâller, durumlar.
1...,195,196,197,198,199,200,201,202,203,204 206,207,208,209,210,211,212,213,214,215,...1390
Powered by FlippingBook