Tarihçe-i Hayat - page 842

mahkeme kap›s›n›n haricinde, bir iskemlede oturdum.
Birden bir hâkim geldi, hiddet etti, “Neden ayakta bek-
lemiyor?” ihanetkârâne dedi. Ben de ihtiyarl›k cihetin-
den bu merhametsizli¤e k›zd›m. Birden bakt›m, pek çok
Müslümanlar, kemal-i flefkat ve uhuvvetle, merhametkâ-
râne bak›p etraf›m›zda toplanm›fllar, da¤›lm›yorlar. Bir-
den iki hakikat ihtar edildi:
Birincisi:
Benim ve Nurlar›n gizli düflmanlar›m›z, be-
nim istemedi¤im hakk›mdaki teveccüh-i ammeyi k›rmak
ile Nurun fütuhat›na set çekilir diye, baz› safdil resmî me-
murlar› kand›r›p, flahs›m› millet nazar›nda çürütmek fik-
riyle, ihanetkârâne böyle muameleye sevk etmifller. Bu-
na karfl› inayet-i ‹lâhiye, Nurlar›n iman hizmetine muka-
bil, bir ikram olarak, o birtek adam›n ihanetine bedel, bu
yüz adama bak! Hizmetinizi takdir ile flefkatkârâne ac›-
yarak alâkadarâne sizi istikbal ve teflyi ediyorlar. Hatta
ikinci gün, ben, müstant›k dairesinde müddeiumumun
suallerine cevap verirken hükûmet avlusunda mahkeme
pencerelerine karfl› bin kadar ahali kemal-i alâka ile top-
lan›p lisan-› hâl ile, “Bunlar› s›kmay›n›z!” dediklerini, va-
ziyetleriyle ifade ediyorlar gibi göründüler. Polisler onla-
r› da¤›tam›yordular. Kalbime ihtar edildi ki: Bu ahali, bu
tehlikeli as›rda tam bir teselli ve söndürülmez bir nur ve
kuvvetli bir iman ve saadet-i bâkiyeye bir do¤ru müjde is-
tiyorlar ve f›traten ar›yorlar ve Nur Risalelerinde arad›k-
lar› bulunuyor diye iflitmifller ki, benim ehemmiyetsiz
flahs›ma, imana bir parça hizmetkârl›¤›m için, haddim-
den çok ziyade iltifat gösteriyorlar.
ahali:
halk.
alâkadarâne:
ilgilenerek, alâka
göstererek.
as›r:
yüzy›l.
bedel:
karfl›l›k.
cihet:
yön.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
f›traten:
f›trî olarak, yarat›l›fltan,
yarat›l›fl itibariyle.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
hakikat:
gerçek, esas.
hariç:
d›flar›.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
ihanetkârâne:
hainlik edene ya-
k›fl›rcas›na, ihanet edercesine.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
ikram:
ba¤›fl, ihsan.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü çe-
virip bakma.
iman:
inanç, itikat.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yard›m›.
842 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
istikbal:
gelecek.
kemal-i alâka:
ciddî bir alâka,
ilgi.
kemal-i flefkat:
flefkatin tam
oluflu, tam ve eksiksiz flefkat.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin
duruflu ve görünüflü ile bir
mana ifade etmesi.
merhametkârâne:
ac›yarak,
merhamet göstererek.
muamele:
davranma, davra-
n›fl.
müddeiumum:
savc›.
mukabil:
karfl›l›k.
müstant›k:
sorguya çeken,
sorgulayan, sorgu hâkimi.
nazar:
bak›fl, dikkat.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
resmî:
devlet ad›na olan.
saadet-i bâkiye:
bâkî, sonsuz
bir saadet, sonsuz mutluluk.
safdil:
saf gönüllü; hile, oyun
bilmeyen, kolay aldat›lan.
flefkatkârâne:
flefkatli ve
merhametli bir flekilde.
set:
mâni, perde, engel.
sevk:
yöneltme, gönderme.
sual:
soru.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindir-
me.
teflyi:
u¤urlama, gideni selâ-
metle yolcu etme.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halk›n yönelifli.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i.
vaziyet:
durum.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,832,833,834,835,836,837,838,839,840,841 843,844,845,846,847,848,849,850,851,852,...1390
Powered by FlippingBook