Tarihçe-i Hayat - page 843

‹kinci Hakikat:
Emniyeti ihlâl vehmiyle bize ihanet
etmek ve teveccüh-i ammeyi k›rmak kast›yla tahkirkârâ-
ne, aldanm›fl mahdut adamlar›n bed muamelelerine mu-
kabil, hadsiz ehl-i hakikatin ve nesl-i âtinin takdirkârâne
alk›fllamalar› var diye ihtar edildi.
Evet, komünist perdesi alt›nda anarflistli¤in emniyet-i
umumiyeyi bozmaya dehfletli çal›flmas›na karfl›, Risale-i
Nur ve flakirtleri, iman-› tahkikî kuvvetiyle bu vatan›n her
taraf›nda o müthifl ifsad› durduruyor ve k›r›yor, emniyeti
ve asayifli temine çal›fl›yor ki, pekçok bir kesrette ve
memleketin her taraf›nda bulunan Nur Talebelerinden,
bu yirmi senede alâkadar üç dört mahkeme ve on vilâ-
yetin zab›talar›, emniyeti ihlâle dair bir vukuatlar›n› bul-
mam›fl ve kaydetmemifl. Ve üç vilâyetin insafl› bir k›s›m
zab›talar› demifller: “
Nur Talebeleri
manevî
bir zab›tad›r.
Asayifli muhafazada bize yard›m ediyorlar. ‹man-› tahki-
kî ile, Nuru okuyan her adam›n kafas›nda bir yasakç›y›
b›rak›yorlar. Emniyeti temine çal›fl›yorlar
Bunun bir numunesi Denizli Hapishanesidir. Oraya
Nurlar ve o mahpuslar için yaz›lan
Meyve Risalesi
girme-
siyle, üç dört ay zarf›nda iki yüzden ziyâde o mahpuslar
öyle fevkalâde itaatli, dindarâne bir salâh-› hâl ald›lar ki,
üç dört adam› öldüren bir adam, tahta bitlerini öldür-
mekten çekiniyordu. Tam merhametli, zarars›z, vatana
nafi bir uzuv olmaya bafllad›. Hatta resmî memurlar, bu
hâle hayretle ve takdirle bak›yordular. Hem daha hüküm
almadan bir k›s›m gençler dediler: “Nurcular hapiste kal-
salar, biz kendimizi mahkûm ettirece¤iz ve ceza almaya
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 843
A
FYON
H
AYATI
bu olan kimse.
mahdut:
s›n›rl›, belirli.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahpus:
hapsedilmifl olan, tu-
tuklu.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
muamele:
davranma, davran›fl.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karfl›l›k.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç.
nafi:
faydal›.
nesli ati:
gelecek nesil.
numune:
örnek.
nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
resmî:
devlet ad›na olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
salâh-› hâl:
hâlin, durumun dü-
zelmesi.
tahkirkârâne:
hakaret eden kim-
seye yak›fl›rcas›na, hakaret eder-
cesine.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
takdirkârâne:
takdir edene yak›-
fl›r flekilde, takdir ederek.
Talebe:
ö¤renci.
temin:
sa¤lama.
teveccüh-i amme:
genel tevec-
cüh, umumun, herkesin, halk›n
yönelifli.
vehim:
zan, flüphe, yanl›fl ve
esass›z düflünce.
vilâyet:
il.
vukuat:
vuku bulan fleyler, hâdi-
seler, olaylar.
zab›ta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zarf›nda:
süresince.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
anarflist:
hiç bir düzen ve
otorite tan›mayan, kar›fl›kl›k
ve bozgunculuktan yana
olan.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sa¤lanmas›.
bed:
fena, kötü.
dair:
alâkal›, ilgili.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dindarâne:
dindar bir kimse-
ye yak›flacak tarzda.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler; Allah ada-
m›.
emniyet-i umumîye:
genel
güvenlik.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hüküm:
bir davan›n veya bir
meselenin tetkik edilmesin-
den sonra var›lan karar.
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma,
kar›fl›kl›k ç›karma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
iman-› tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
itaat:
söz dinleme, boyun e¤-
me, emre uygun hareket et-
me.
kesret:
çokluk.
komünist:
bütün mallar›n or-
taklafla kullan›ld›¤› ve özel
mülkiyetin olmad›¤› iddias›n-
da bulunan düzen in mensu-
1...,833,834,835,836,837,838,839,840,841,842 844,845,846,847,848,849,850,851,852,853,...1390
Powered by FlippingBook