"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye önce ‘hilkat garibesi sistem’den kurtulmalı

14 Aralık 2022, Çarşamba 01:40
Serhan Yücel: “Her şeyin, bütün kararların, tek kişinin iki dudağı arasına terk edildiği, bakanın, bürokratın, bütün görevlerin ve kurumların bir tek kişinin atamasına bağlandığı bu ‘sistem’e dünyanın hiçbir yerinde rastlanmıyor. Türkiye önce ‘hilkat garibesi sistem’den kurtulmalı.”

BAŞKENT SOHBETLERİ: Cevher İLHAN - Mehmet KARA - Muhammet ÖRTLEK
cevher@ye­ni­as­ya.com.tr - [email protected] - [email protected]

Demokrat Parti Genel Sekreteri Doç. Dr. Serhan Yücel ile konuştuk:

“Altılı masa”nın 28 Kasım’daki “güçlendirilmiş parlamenter sistem ve Anayasa değişikliği önerisi” toplantısında, “Cumhurbaşkanı tek patron, yürütmenin diğer aktörleri, bakanlar ve kurumlar patronun çalışanları; yasama ve yargı da bağlı iştirakleri haline getirilmiş” ifadeleriyle “Türk tipi başkanlık” denilen “ucûbe sistem”in yapısını ve yerini değerlendir misiniz? 

Aslında Anayasa hukuku kavramları açısından baktığımızda, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye bir sistem yok. Dünyadaki literatürde, bütün hukuk ve siyaset bilimine ilişkin fakülteler ve üniversiteler, üç tane hükûmet sisteminden söz ederler. Bunlardan birincisi yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşan “parlamenter sistem.”

Parlamenter sistemin özü şudur; kuvvetler ayrılığında yani yasamayla yürütme birlikte yürür, yargı tamamen ayrıdır. 1876 Kanun-i Esasi dediğimiz Anayasa’da da yargı bağımsızdır. 1909’da çok önemli değişiklikler olur ama yargıya dokunmaz, çünkü tamamen bağımsızdır. Yani kuvvetler birbirinden keskin çizgilerle ayrı bir şekilde konumlanmamıştır. Buna “yumuşak kuvvetler ayrılığı” denilir. Yürütmeyle yasama birbirine yakın olabilir; bir bakan, milletvekili de olabilir aynı zamanda. Ancak Meclise karşı hesap verir.

Bir de “başkanlık sistemi” var. Bu sistemde de güçler ayrılığının ayrımını çok net bir şekilde olur. Yasama ve yürütme birbirinden o kadar keskin çizgilerle ayrılmıştır ki tamamen farklı kulvarlarda teşkilatlandırılırlar. Biri diğerinin üstünde değildir ve yargı her halûkârda ayrıdır. Bu iki sistemin dışında bir üçüncü sistem olarak, “parlamenter sistem” var ama devlet başkanını halk seçiyor. Bazı kaynaklarda buna “yarı başkanlık sistemi” denilir. Bunda da yargı tamamen ayrı ve bağımsızdır.

Neticede dünyada literatürde, bilimde, üç veya iki “hükümet sistemi” görüyoruz. Kaldı ki Anayasa’da da “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” diye bir kavram konulmamış; zira böyle bir şey yok. Esasen cumhurbaşkanının iki dudağı arasına sıkışan “ucûbe yönetim” sistem değil sistemsizliktir; ve bu “sistemsizlik”ten ne hak ne hukuk ne adâlet ne de ahlâk beklenmez…

“TÜRK TİPİ DEMOKRASİ” OLMAZ… 

Bunun bir de şöyle bir sakıncası oldu. 20 yıldır her kavramı sonuna kadar sömüren, kötüye kullanan AKP sanki bir “başkanlık sistemi” varmış gibi bir algı oluşturmaya çalıştı. Halbuki “bu hilkat garibesi sistem”, “başkanlık sistemi”nden de o kadar uzak ki kesinlikle “başkanlık sistemi” de değildir. Yani ne “parlamenter sistem” ve ne de “başkanlık” veya “yarı başkanlık sistemi”dir. Bu sistemin de ruhuna, mantığına uymuyor. Çünkü “başkanlık sistemi”nde ABD’deki uygulamada başkan, Kongrenin üzerinde bir güç değildir, mesela seçim kararı alamıyor.

Bu “sistem” gündeme geldiğinden beri okulda öğrencilerime tahtaya çiziyorum; “başkanlık sistemi’, ‘parlamenter sistem’, peki ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’nin yeri neresi?” diye sorunca bu “sistem”in yerini bulamıyoruz. “Bu tahtada onun yeri yok” diye duvarı gösteriyorum. Demokrasi demokrasidir; “Türk tipi”, “Alman tipi” falan olmaz. Çünkü bunlar evrenseldir. “Türk tipi demokrasi”, “Türk tipi cumhuriyet” olmaz. “Türk tipi İslâm” olabiliyor mu? Olmaz. “Türk tipi matematik”, “Türk tipi fizik”in olmadığı gibi. Bu “sistem”, hiçbir yere oturmuyor. Ne “başkanlık sistemi”ne, ne “parlamenter sistem”e, ne bunun türevlerine oturmuyor. Dünyada da kabul görmüyor.

“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMSİZLİĞİ” 

Aslında burada bir sistemsizlik var. Her şeyin, bütün kararların, tek kişinin iki dudağı arasına terk edildiği, bakanın, bürokratın, bütün görevlerin ve kurumların bir tek kişinin atamasına bağlandığı bu “sistem”e dünyanın hiçbir yerinde rastlanmıyor.

Burada sadece “tek adam rejimi” oluşturulmuş. Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin bitmesiyle 711 tane üst düzey görevlinin, görevi sona erecek, Cumhurbaşkanı’nın tek başına atadığı Saray’daki “politika kurulları” bundan hariç. Bunun dışında toplam 4 bin 923 yine üst düzey bürokratı atama yetkisine sahip Cumhurbaşkanı, bugün atadığı 4 bin 923 kişiyi bir dakika sonra hiçbir gerekçe göstermeden görevden alabilir; “canım öyle istedi” diyebilir! Bundandır ki bunun adı “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemsizliği”dir.

Diğer yandan Cumhurbaşkanı’nın atadığı kişilerden oluşan “kurullar” bakanlıkların üzerinde. Dahası Meclis’in üzerinde başka iradeler var. İletişim Kurumu Başkanı’nın RTÜK’le ilişkileri nedir? RTÜK’ün üstünde mi, altın da mı? Veya TRT Genel Müdürü kime bağlı? Böyle sakat bir sistem karmaşasında kurumların da içi boşaltılmış. Üstelik göreve getirilenler beceriksizlikle kalmıyor; öyle bir ceza kuralı işletiliyor ki yolsuzluk, usulsüzlük yapanlar hiçbir ceza almıyor. Yolsuzluk yapanlar için Cumhurbaşkanı “onu gönderdik, artık Külliyede değiller” diyor. Böyle bir ceza olabilir mi? Peki, usulsüzlük, yolsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik varsa nerede bunun yargılanması? Nerede hukuk sistemi? Özetle, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemsizliği” “tek adam rejimi”ni bütün olumsuzluklarını karşımıza çıkarıyor…

HIRSIZIN, UĞURSUZUN YAPTIĞI YANINA KAR KALMAYACAK

Altı Parti”nin demokratikleşmedeki temel çözüm önerilerinizi özetler misiniz? Bilhassa siyasetin demokratikleşmesi için seçim ve siyasi partiler kanunlarında hangi demokratik ve hukuki düzenlemelerin yapılması düşünülüyor? 

Altı buçuk aylık bir çalışmanın ortaya koyduğu “güçlendirilmiş parlamenter sistem”in esaslarını belirleyen “Anayasa değişikliği önerisi”yle yapılacak Anayasa tâdiliyle bütün bu sorunlar önemli oranda ortadan kaldırılıyor. Aslında sözkonusu “Anayasa değişikleri”nin çerçevesi 28 Şubat 2022’de altı lider tarafından çizildi. Komisyonlar da o çerçevede hareket edip demokrasinin, hukukun üstünlüğünün kazandırıldığı önerisi ortaya çıktı. Açıkçası bizim işimiz çok zor olmadı.

“Altılı masa” için “toplanıp toplanıp dağılıyorlar” denildi. Oysa bu çalışmalar boşa gitmedi. 177 maddelik 1982 Anayasasının Başbakanlık ve yürütmeye ilişkin maddeleri olmak üzere 84 maddede yarısından fazlası değiştiriliyor. Zira mutabakat metni, bizi buna yönlendirdi. Türkiye’de tekrar demokrasinin, hukukun egemen olacağı, adaletin tesis edileceği, kurum ve kuruluşların yeniden çalışmaya başlayacağı, son yirmi yılda yok edilen kurum kültürünün yeniden kazandırılacağı; ekonominin akılla ve bilimle yönetileceği bir metin ortaya konuldu.

Belli ki siyasi iktidar bu gerçeğin karşısında oldukça sıkışmış. Bundandır ki seçim yaklaşırken, iktidara yakın gazetelerin manşetlerinde gün geçmiyor ki kocaman puntolarla “petrol buluyoruz!” ya “yeni doğalgaz ya rezervi fışkırıyor” haberleri uyduruluyor. Bazen de “jelibon” buluyorlar!

Hırsızın, uğursuzun yaptığının yanına kâr kalmayacağı, yargının talimatla değil, kanunla harekete geçeceği ve karar vereceği, dış politikadaki ‘u’ dönüşlerle savrulmaların artık yaşanmayacağı bir Anayasa. 

Göçmen sayısı, rezervler, enflasyon, işsizlik başta olmak üzere hiçbir verinin TÜİK veya başka kurumlarca manipüle edilmeyeceği, kur oyunları, faiz politikaları, borsa manipülasyonlarıyla orta ve dar gelirlinin cebine el atılamayacağı, yönetenlerin parlamentoda denetlenebileceği ve yargı karşısında aklanma hakkını kullanabileceği, ifade ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanamayacağı, haber alma hakkının sınırlanamayacağı, işçinin, memurun, çiftçinin, sanayicinin hakkının yenmeyeceği bir Anayasa için çalışıyoruz.

HUKUK DEVLETİNİ ETKİN KILMAMIZ LAZIM 

Kısacası, “güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakat metni” ile çerçevesi çizilen “Anayasa önerisi”, kurumları, kurum kültürünü ve demokrasiyi işler hale getirebilecek unsurları içinde barındırıyor, ufak tefek aksamalar ebette olacak ve düzeltmelerle giderilecek.

Zira ekonominin düzelmesi, yani ekmeğin sağlanması da Anayasaya bağlı. Basit ve müşahhas bir örnek vereceğim. Mesela bilişim sektöründe faaliyet gösteren yabancı bir yatırımcı şirket Türkiye’ye yatırım yapmak istiyor. Türkiye’deki ofislerinde 500 kişi çalışıyor, Ortadoğu’yu ve Rusya’yı da içine alan faaliyet alanları var. Ancak rüşvetle, vergiyle üzerlerinde kurulan baskıya karşı Türkiye’de sadece beş kişi bulunduruyor. Ve şirket merkezini Katar’a taşıyor. 

Çok önemli bir nokta daha var. AKP ve küçük ortağı ısrarlı olarak yine Anayasa değişikliğini gündeme getiriyor. Halbuki şimdiye kadar defalarca denediler ve başaramadılar. Şimdi de AKP 24. madde ile 41. maddeden bahsediyor, MHP geçen sene “100 madde değişsin” demişti, AKP 125 maddeden bahsetmişti. Peki, bunlar değil miydi 2007’de “Anayasa’da değişiklik tamam artık” diyenler. Sonra 2010 referandumunda “yetmez ama evet’çiler” çıktı, “bu sefer tamam, uçacağız, falan…” dediler. Aradan yedi yıl geçti, yine “olmadı, “hadi bir daha uçacağız…” diye tekrar “Anayasa” diyorlar. Bütün mesele “bu sefer süremi nasıl uzatabilirim” diye, nasıl “beş yıl daha, bir dönem daha, iki dönem daha, ölene kadar nasıl iktidar koltuğunda kalabilirim” diye uğraşıyorlar; dertleri demokrasi, hukuk, hürriyetler falan değil.

Oysa kaldıkları sürede yapılanlar bir fecaat. Sanki yirmi yıldır iktidarda değillermiş gibi şimdi Türkiye’nin önüne 2023 hedeflerini koyuyorlar. Hani ihracatımız 1 buçuk trilyon Dolar olacaktı; 500 milyarda kaldı. “Ekonomide ilk 10’a girecektik; 20’nin altına düştük…

Özetle, doktorlara, mühendislere “giderlerse gitsinler” mantığıyla hareket edildiğinde dışarı gider, bilim adamları bilim hürriyetin olduğu yere yeşerir. Gerçekten bilim adamlarımız niye Almanya’ya, ABD’ye gidiyor? Zira bilim hür ve rahat olmak ister. “Bunu söyle, şunu söyleme” yasak mantığıyla hareket edilirse rahmetli Süleyman Demirel’in kırk yıl önce söylediği “yasaksız, yasaklısız Türkiye” olmaz. Bunun için Türkiye’de yeniden hukuk devletini, demokrasiyi etkin kılmanın adımlarının atılması lazım.

“TEMEL POLİTİKA ALANLARI” ORTAK ÇALIŞMASI 

Altılı masa”nın demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?  

Süreç şöyle işliyor. Bir kere “altılı masa”, 28 Şubat’tan bu yana birçok komisyon çalışmaya başladı; altılı masa komisyonları toplantıları devam ediyor. “Anayasal ve yasal reformlar komisyonu”nun yanısıra “ekonomiye ilişkin komisyon haftanın dört-beş günü günüde dört-beş saatlik çalışmalar yapıyor. Ortak Çalışma Grubu, Temel Politika Alanları Çalışma Grubu önerilerini hazırlıyor.

Şimdi Anayasa değişikliği tamam. Her parti dokuz ana başlık, yetmiş iki başlık altında üç sayfayı geçmeyecek şekilde “temel politika alanları”na dair önerilerini sundu. Böylece 200 sayfa civarında tutan ve her partinin bir nevi “seçim beyannamesi” ve “hükümet programı” beyannamesini birbiriyle paylaştı. İşte bütün bunlar bir araya getirilerek, ortak cumhurbaşkanı adayının “seçim beyannamesi” ve “hükümet programı” hazırlanmış olacak ve kamuoyuna sunulacak.

Sürekli “altılı masa’nın Cumhurbaşkanı adayı kim?” diye soruluyor. Şimdiden “bizim adayımız filanca” dendiğinde adayın ağzından çıkacak iki kelime üzerinde siyasi eleştirileri yoğunlaştırmak peşindeler. Oysa biz “tek adam yönetimine son vereceğiz” diyoruz. “Bu tek adam gitsin, bizim tek adam gelsin” mantığı bizim kendi kendimizle çelişmemizi doğurur. İsimler üzerinden konuşmak doğru değil, o zaman biz de onlarla aynı duruma düşmüş oluruz.

Erdoğan, âdeta bir masa tenisi oyununda kendisine rakip istiyor. Halbuki “altılı masa” komisyonları, bir oyunu oynamıyor, ciddi ekiplerin, kadroların, programların yarıştığı çalışmaları yapıyorlar. Zira bir aday tek başına bu hazırlığı yapamaz. Bundandır ki bütün bu çalışmaların alt yapısı “ortak çalışma grubu” tarafından hazırlanıyor…

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 7128
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hikmet önbaş

    14.12.2022 15:52:13

    Rabbim adaletli idarecilere fırsat versin inşallah zalimlerin ve münafıklarında fırsatını kesin Allah'a emanet olun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı