Hizmetin kime nasip olacağı hiç belli olmuyor. Hizmetle bağı kesilenin nasibi bitmiş oluyor. Kendisine hizmet teklif edilenin hizmet nasibi açılmış oluyor.
Onun için Risale-i Nur’da nefis terbiyesinin bir aşaması da, ‘hizmet teklifinde ileri, ücret tevziinde geri’ metodu geçmektedir.
Hizmet nasip işidir. İnsan ister, ama nasibi olmayabilir. İmkânları vardır, ama nasip olmayabilir.
Bazen öyle hizmet nasiplileri oluyor ki, akıl, sır ermez.
Onun için kim iman ve Kur’ân hizmetlerinin bir yerlerinden nasipleniyorsa, kendisine bazı işler düşüyorsa, öpsün başına koysun. Aranıp da bulunamayan nimettir, hizmet. Yani daha dünyada iken Cenneti kurmaktır.
Öyle paralı, pullu, imkânlı olmakla da alâkalı değildir. Nice parası olanlar var ki, ama hizmetleri yoktur. O kendisinin harcamadığını düşünüyor, oysa bu nasipten başka bir şey değildir.
Hizmet nasibi olana, hizmet nasip olur.
Bu işler Allah’ın işleri olduğu için, tıpkı Kâbe’yi korumak, Kur’ân’ı korumak nasıl Allah’a aitse, iman ve Kur’ân hizmetleri, onların nasiplileri de yine Rabbimize aittir. Kul, sadece ister.
Nitekim tarih boyunca gerçekleştirilen iman ve Kur’ân hizmetlerine bakıldığında nice bol nasipliler gelip geçtiği gibi, nasipsizler de hep görülegelmiştir.
Duâmız odur ki, Rabbim bizleri de hizmet nasiplilerinden eylesin.
Semtimizde yeni bir lise açıldı. Orada da bir Nur medresesi tanzim edilerek öğrencilere hizmet verilsin amacına dönük adım atılmıştı.
Ama işte o da nasip ki veya nasipsizlik ki, bir türlü bu semtteki medresemizde öğrenci kalmıyordu. Tabiî bir Nur medresesinin en önemli özelliği talebelerin kalması ve o nurlu mekânı açık tutmalarıdır.
Nur medreselerinde haftada bir semt sohbetlerinin olması da yine medresenin ruhuna yakışan bir durumdur. Şükür semt derslerimiz başladı.
O semtte liseleri olan Yusuf kardeşime medresede öğrenci kalmadığını paylaştım ve biraz da dertleştik. Yani bu Nur mekânlarının kapalı olmaması gerektiğine ve mutlaka buralarda dersler yapılması gerekliliğine dair sohbetler yaptık. Böylece konu kapandı.
O günün akşamında normal şartlarda telefonların gelmediği bir saatte bakıyorum Yusuf kardeşim arıyor.
“Hocam benim bir teklifim var. Bu kapalı olan Nur medresemizde haftanın bir günü bir ders koyalım ve ben ve arkadaşlarım orada dersler yapalım. Biz zaten on kişi kadar sınıf ortamında zaman zaman nurlardan okuyoruz. Bari bu şekilde dersimiz düzenli hale gelmiş olur. Ne dersiniz?”
Evet, semtimizdeki talebe dersimiz başladı. Bir Yusuf çıktı ve bir dersin başlamasına vesile oldu. Hatta o vesileyle birkaç eğitimci arkadaşımız da derslere katılmaya başladılar.
Bir Yusuf faktörü çok şeyler değiştiriyor.
Bir Yusuf faktörü onlarca arkadaşının Nurlarla tanışmasına, hakikatleri dinlemesine ve hatta birkaç eğitimci hocasının da hizmetlerden nasiplenmesine vesile oluyor.
Yusuflara sohbet yapan vakıf ağabeyleri, ‘Hocam bu gençler birer harika. Hepsi muhteşem zekâlar. Risale-i Nurları çok iyi anlıyorlar. Şimdiden kendilerini üniversite yıllarında yapacakları hizmetlere hazırlıyorlar. Çok orijinal sorular soruyorlar. Onlara özel hazırlanarak gidiyorum. Beni de yetiştiriyor sordukları sorulara yaptığım çalışmalar.”
İşte bu hizmet nasibi değil de nedir. Hizmet nasibin bol olsun, Yusuf kardeşim. Lisede bu hizmetlerin içinde olan, eminim ki, üniversite yıllarında daha muhteşem hizmetler yapabilecektir.
Başarılar gençler.
Himmeti yüksek olanın, hizmeti de yüksek olur inşallah.