Hafta sonu, Yeni Asya GAP bölge temsilcileri ile bir araya geldik. Ev sahibi Adıyaman, yaşlısıyla genciyle ciddî bir hizmet heyecanı içerisinde idi. Önceki yıllarda kendilerine hizmet fırsatı verilmemiş pek çok esnaf, öğrenci, çalışan kardeşlerimizi aşkla, şevkle hizmet ediyor bulduk.
Son dönemde kendileri gibi düşünmeyen bazı arkadaşlarının meşreben ayrılmaları sonucu, kendilerine hizmet etme imkânı doğmuş. Yeni ekip, bölge toplantısının kusursuz olması için defalarca toplanıp, daha çok kişinin hizmetlerden nasiplenmesi için görev dağılımı yapmış. Yani herkesin taşın altına elini koymasının yolu açılmış. Bu da güzel olmuş.
Doğrusu insan, kendisine düşeni yapıp, neticeyi sabır içinde beklerse, istediği o şeylerin fırsatları zaman içinde kendine veriliyor. Önemli olan o fırsat geldiğinde hakkaniyet, adalet, insaf ölçülerinde kullanılabilsin. Bu bir kanundur.
Menfaat, enaniyet, gurur, makam sevgisi, korku veya değişik beklentiler saikiyle, ‘Biz, sizin gibi düşünmüyoruz. Meşveret kararlarınıza uymuyoruz. Neşriyatınızı tanımıyoruz. Bu tür hizmetlere verilecek maddî, manevî destekleri de kabul etmiyoruz.’ diyen kişilerle siz hangi hizmeti yapacaksınız?
Aslında böyle durumdaki mahaller bu tür anlayışlarla enerjilerini tüketmemeleri gerekir. Çünkü birilerini -aman kaybetmeyelim düşüncesiyle- başımıza müstebit etmek, ortak aklın kararını zayıflatmak, bizim vebalimiz olur.
‘Dışlayan biz olmayalım’ diyerek; beklemek, sabretmek güzel de; alınan meşveret kararlarını çiğnetmek, müesseseye ve kişilere hakaretler yapılmasına, sohbet dinlemeye gelen masum insanların kafalarının karışmasına, kirli düşüncelerini başkalarına yaymalarına zemin hazırlamak, oradaki bu sorumlu kişilerin ağır bir vebali değil midir?
Bu kirlenmeye, zemin kaybetmeye tavır koy(a)mamanın adı nedir? Kim, kendi hukukunun bu şekilde çiğnenmesine rıza gösterir?
Ayrılıp gidenlerin psikolojilerini bilmiyoruz; ama Yeni Asya çatısı altında hizmetlerine devam eden okuyucularımız illerinde nefes almışlar. Kimsenin noksanlığı ile uğraşmadan, kendi mesleklerinin muhabbetiyle, meşreplerinin revacına çalışıyorlar. Uygun olan bu değil midir?
Nitekim meşrep farklılığı netleştikten sonra yeni yeni Nur medreseleri açmışlar; sohbetlere yeni yeni kişiler dâvet etmişler; neşriyatlarında (gazete ve dergi tirajlarında) artışlar yapmışlar. Daha da önemlisi, birilerinin, ‘Ben alınan meşveret kararlarına katılmıyorum.’ fitnesi ortadan kalkmış.
Siz, yatağında akıp giden suyun önüne bir engel koyarsanız; bu şevkli, ahenkli akışı bir müddet engelleyebilirsiniz; ama bir zaman sonra bu engellenen su kabına sığmaz hale gelir ve fırsatını bulduğunda daha bir heyecanla, şevkle, güçle, enerji ile gürül gürül akmaya başlar.
Şimdilerde Adıyaman ve Elazığ illerindeki hizmetler buna benziyor.
Evet, Adıyaman’da çay dağıtan, yemekleri getiren, kapıda ‘hoş geldiniz’ diyen, namaz kıldıran, müezzinlik yapan kardeşlerimizin yüz hatlarından, yaptığı hizmetten haz aldıkları anlaşılıyordu. Bunu herkes böyle okudu.
Eleştiren, kural tanımayan, alınan meşveret kararlarından ziyade başka dış etkenlerin tesiriyle yorumlar yapan kişiler bir müddet sonra oradaki yapılan hizmetleri anlamsız, gereksiz, lüzumsuz görmeye başlar ve sürekli muhalefet nazarı oradan uzaklaşmayı netice verir.
Diyeceğim o ki, isteyen istediği yerde, istediği şekilde, kime danışarak hizmet edecekse etsin. Ama kimse, başka meşrepleri kirletme üzerine kendi mehasinini bina etmeğe kalkmasın. Ya da kimse işlerini meşveretle yapanların içerisinde orayı zayıflatmaya çalışmasın; bu,’müsbet hareket’ kaidesine uymaz.
Tabiî böyle yapılara da sorumluların müsaade etmemesi gerekir. Yoksa bunun adı hoşgörü değil, başka bir şey olur. Sorumlular; o kurumun, orada hizmet edenlerin hukukunu da korumakla görevlidirler.
Bir konu meşveretle sonuca bağladıktan sonra, ‘Neden bu böyle olmadı.’ demek, ‘neden benim dediğim olmadı.’ demek istibdadıdır. Meşveret ortamında da böyle anlayışlara yer yoktur. Herkesin haddini hududunu bilmesi gerekir. Hukuk çiğneyenlere de hudut çiğneyenlere de (çiğnetenlere de) dur demek gerekir. Bu hakkın, hukukun gereğidir. Evet, darılmaca, kırılmaca yok.
Bu arada Adıyaman ve Elazığ kahramanlarının tebrikleri gölgede kalmasın. Duâlarımız onlar için. Aşka, şevkle, meşveretle, ihlâsla, istikametle hizmete devam inşaallah… Allah, samimilerin yardımcısıdır.