"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakikatlere müşteri olmak

Sebahattin YAŞAR
30 Ağustos 2017, Çarşamba
Hareketli, dinamik ve ciddi konuların gündemde olduğu sohbet ortamlarında, ilgisizliği çağrıştıran uyuklama hali hoş kaçmıyor.

Evet, uyuklama halinin bir hastalık, bir yorgunluk, bir yoğunluk gibi çok değişik sebepleri olabilir. Ya da konuyla ilgili bilgisizliğin ortaya çıkardığı ilgisizlik hali de olabilir.

Ama, ilim ve uyuklamak iki zıt durumdur. İlim ortamında zihnin diri olması icabediyor. Uyuklamak, bu diriliği akla getirmiyor. Bu, olsa olsa bir form düşüklüğü, bir profil kaybı ve bir vizyon dağılmasıdır.

Yüksek hedefli, vizyonu düzgün, idealist, sürekli okuyarak yenilenen bir insanda böyle bir uyuşukluk hali görülmez.

Tabii bazı konular bir seviye işidir. Seviye müsait değilse, kişi konudan kopar ve uyku devreye girer. Ortamda uyanık durmak, bir bilgi donanımını akla getirir. Bilgi alt yapısı olmadan daha üst konulara kişinin ilgisini beklemek çok anlamlı değil.

Diğer taraftan ortam aktörünün yani sohbet edenin bir soru sorarak, günlük hayatla bağlantı kurarak, dinleyici konumundaki insanların seviyesine uygun bir yorumla konuya ilgi uyandırması, dikkatleri çekmesi beklenir.

Bir diğer cihet de, insanın zihni hangi konuda daha çok meşgul olursa ister istemez diğer konularda gabileşir. Maddi konularda yoğun insanların, manevi konularda yoğunlaşamaması bundandır.

Ciddi bir ilim olan Kur’anî hakikatlerin dimağa, akla, kalbe, nefse, ruha teması elbette bir bilgi altyapısına ihtiyaç duyar.

Tamam, bir sohbetin her dakikasına herkesin dikkat kesilmesi beklenilmez. Onun için konuşmacının muhatap kitleyi dikkate alarak, onların seviyesinde onlarla konuyu paylaşması bir tebliğ gerekliliğidir.

Ne yapıp edip, zihni belli konularda okuyarak, dinleyerek uyarmak ve bir hakikat avcısı yapmak gerekir. Yoksa hakikatler etrafımızda uçuşur, müşteri olunmayınca, çekip giderler.

Nurun meseleleri birer ilim alanıdır. Her bir meselesinin derli toplu anlaşılabilmesi için mutlaka bir arkaplan bilgisine ihtiyaç vardır.

Durum onu gösteriyor ki, topluluklarda çok az insan derinlikli düşünebiliyor, konuların neden ve sonuç ilişkilerini sorgulayabiliyor, sahip olduğu malumatı o ilimler penceresinden süzebiliyor ve konuşulan konudan bir mesaj çıkarabiliyor. Zaten böyle insanlara da ‘aydın’ deniyor.

Bir mesele paylaşılırken, elbette herkesin bir dinleme potansiyeli vardır. Herkes kapasitesi ve ihtiyaç hissetmesi oranında bu hakikatlerden istifade eder. Sohbet ortamının fiziki durumu, havalandırması, ışık unsuru, hatibin görünürlüğü, oturulan mekanın uyumaya müsait olup olmaması, yani yumuşak koltukta oturmak gibi teknik konulara da dikkat edilmesi gerekir.

Gerçi bir aktif dinleyen yüz pasif dinleyenden daha muteberdir. Nazarları onlara çevirmek ve onları nazar-ı itibara almak yine bir eğitimci gereğidir.

Bir de özellikle Risale-i Nur okunan mekanların bir hususiyetidir ki, Kur’an hakikatlerini dinleyenler sadece insanlar da değildir. Cenab-ı Hakk’ın zişuur mahlukları çoktur. Tebliğ görevini hakkıyla yapmak önemlidir.

Her kelimesi bir uyarıcı gibi etkili olan satırlarda uyuklamak, nurun müştaklarına pek yakışmaz. Evet, kelimelere tesir vermek ve istenen neticeyi halketmek Cenab-ı Hakk’a aittir. Ama müştaklara düşen de hiç değilse zeki bir muhatap olarak hakikatlere ciddi müşteri olmaktır.

Okunma Sayısı: 1650
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    30.8.2017 10:32:16

    1970'li yıllarda Midyat'ta görev yapıyordum.Batman'dan Ali Uçar Abe bir grup Nur talebeleriyle Midyat'a geldiler. Hacı Selim Çelik ağabeyin evinde misafir edildiler.Midyat cemaatından bir grup ziyaretlerine gittik. Risalelerden sekiz soru çıkarıp hazırlamıştım.Saat 7 sularında ilk soruyu Ali Uçar abeye sordum.Birinci sorunun cevabı bitince,ikinci soruyu sormaya fırsat vermeden,onunda cevabını verdi.Üçüncü,dördüncü soruların cevabını da ben sormadan kendiliğinden verdi.Tevafuk mu,halis niyet miydi bilemiyorum?Soru cevap faslı bittikten sonra birde baktık ki saat gecenin biri olmuş.Yani altı saat bu sohbet devam etti. Yorulmak nedir bilmiyorduk.Altı saat dikkatleri canlı tutmak basit bir iş midir? Hatip konulara vakıf, muhataplar pür dikkat,pür merak içinde olunca böyle harika haller yaşanabiliyor. Maişet derdi,ve afaki meseleler insanlarımızın akıl,kalb ve fikrini dağıttı... Derin psikolojik ve sosyolojik bir haleti işleyip,ikaz vazifesini yaptığınız için tebrik ediyorum sevgili hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı