‘Evet, ben mutluyum’ diyen insanın bir mutluluk sebebi vardır ve bu sebepler insan sayısınca farklılık arz eder.
Harvard Üniversitesi, araştırmalarında, ‘Mutluluğun sırrını; iyi ve kaliteli sosyal çevre’ diye açıklamış. (11 Ocak gazeteler).
Bu sonuç aslında ciddî bir gerçeği içinde barındırıyor.
İnsan sağlıklı bir aile, sağlıklı akrabalar, sağlıklı komşuluk ilişkileri içerisinde ancak sağlıklı bir hayat yaşıyor.
İnsan sosyal bir varlık olduğu için, insanın mutluluğu da bu sosyal yapı içerisindeki ilişkilerle şekilleniyor.
Sizi mutsuz eden konuları şöyle bir masaya yatırdığınızda büyük oranda ilişkiler içerisinde olduğunuz insanlarla olan problemler mutsuzluk sebebini oluşturmaktadır.
Bugün büyük ölçekte devletlerin savaşları, yıkıcı ideolojilerin terörist eylemleri; yine küçük ölçekte bireysel kavgalar, sürtüşmeler, çatışmalar hepsi bir bütün halinde sağlıklı iletişimin oluşamaması sebebiyle yaşanan huzursuzluk hali değil mi?
Hatta bırakın yıkıcı unsurların ortaya çıkardığı huzursuzluk halini, yapıcı unsurların içinde bile zaman içerisinde tatsızlıklar, gerilimler, stres oluşturan ilişkiler yine aynı duygu bozukluğundan kaynaklanıyor değil midir?
İnsanın kaliteli çevrede kalitesi artıyor. Kaliteli insanlar diğer insanları olumlu etkiliyor ve onların varlığı mutluluğa dönüşüyor.
Hatta evlilikler de bile, kaliteli bireylerden oluşan aile yapısı sağlam temelleri oluşturmuyor mu?
Mutluluk; kaliteli akraba, komşu, iş arkadaşlarından geçiyor.
Bir de ilişkiler îçerisinde olduğumuz insanlarda iki dünya saadeti hassasiyeti varsa, işte hakikî mutluluk oradadır.
İslâmiyet, insaniyeti de kapsadığından, nerede bir hayata olumlu etki eden güzellik varsa, o zaten İslâmiyetin de kabulüdür.
Kaliteli konuştuğumuz, ciddî duygu paylaşımları yaptığımız, kendimizi yanında güvende hissettiğimiz insanların bulunduğu sosyal çevre, gerçek bir mutluluk kaynağıdır.
Nitekim yaşadığımız hayatın içinden örneklere baktığımızda, on yıllarca kendi memleketinin dışında, farklı şehirlerde, farklı kültürler içerisinde, sadece din bağı, iman bağı bulunan insanların bulunduğu bir sosyal çevrede oldukça mutlu ve huzurlu zamanlar geçirilebilmektedir.
İnsan, kendini anlayan bir samimî arkadaşla, dostla şöyle birazcık konuşuverse, kendini adeta bir terapiden geçmiş gibi hissediyor ve bu konuşmanın kendisine iyi geldiğini ifade ediyor.
Yine elinden, dilinden, kalbinden güven içinde bulunulan hayat alanlarında geçen zamanlar gerçekten insana iyi geliyor.
Diyeceğim o ki, ‘Zaman cemaat zamanıdır’ hakikatinin değişik boyutlarını, sosyologlar, psikologlar yeni yeni keşfediyorlar.
Özellikle de şahs-ı manevî içerisinde bulunmak ve manen korunmak anlamı çok ciddî bir derinlik taşıyor ve keşfedilmeyi bekliyor.
Evet, günün beş vaktinde sizin hakkınızda güzel düşünceler taşıyan, duâlar eden bir sosyal çevrede yaşamak, kesinlikle insanın maddî ve manevî sağlığına iyi gelen, hayat kalitesini yükselten bir sebeptir.
Anlaşılıyor ki, size suizan etmeyen, gıybetinizi yapmayan, iftira etmeyen ve kendisi için istediğini sizin için de isteyen bir sosyal çevrede olmak, hakikaten ciddî bir mutluluk kaynağıdır.
‘Ev alma komşu al’ bu manadan çıkıp gelen bir anlam taşımaktadır.
İşte haftada bir gittiğimiz Nur sohbetleri, içimizde oluşan nice olumsuz tortuları çözüyor ve bizi daha duyarlı bir insan haline getiriyor.
Manevî sohbetler, insanı iyileştiriyor.