Takım tutanlar bilir maç kazanmanın ne demek olduğunu.
Hele bir de derbi ise, apayrı bir heyecanı vardır. Taraftar oturamaz oturduğu yerde. İçinde heyecan duyguları dalgalanır da dalgalanır. Bir de goller gelmeye başlayınca demeyin keyfine sürecin.
Takımı için samimî ağlayanlar gördüm. Taraftarlık hatırına yüzlerce kilometreyi, yüzlerce tl’yi, saatlerce muhteşem zaman nimetlerini gözünü kıpmadan verenleri gördüm. Takımı galip gelsin diye, türbelere, makamlara duâya gidenleri gördüm. Takımı şampiyon olsun diye, Cuma gibi özel namazlarına, özel duâ katanları gördüm.
‘Tamam da kardeşim, ne demek istiyorsun, konuyu nereye bağlamak istiyorsun?’ diyenleri duyar gibiyim.
Aynen böyle bir heyecan yaşadık birkaç gün öncesine kadar. Hem de ne heyecan! Hiç bitmeyecek, tükenmeyecek bir heyecan!
Anlatayım.
Pazar grubu gençleri bir kış okuma programı istediler. İller neresi olsun dendi. Ve bir kardeşimiz, ‘Kayseri olsun, orada kayak tesisleri de var.’ dedi. Bir oylama yaptık, Kayseri galip geldi. Ve araştırma, soruşturma safası başladı.
Bazıları da, ‘Karda, kışta okuma programı mı olur hem de Kayseri!’ diye, pek çok olumsuz ihtimalleri peş peşe sıralıyordu.
Ve başladık, telefon trafiğine. Kayseri’yi arıyoruz, Bayram kardeşimiz, ‘Neden olmasın? Bilgilerinizi bize iletin, istişarede konuşulsun.’ dedi. Her şeyin istişare edilmesi ne de güzel bir şey. Bu kapı böylece açılacak gibi gözüküyordu.
Bir gelişme oldu ve ben gurubun başında gidecekken, başımın tacı anacığım, ‘Cumartesi gel, Urfa’ya gidelim’ isteğiyle plan değişti. Ana’nın cümlesinin üzerine cümle mi kurulur? Onların duâları olmasa bize hayat mı var? Derken, ben guruptan düştüm. Şimdi gurubun başında kim/kimler gidecek onu düşünüyoruz. Eğitim komisyonumuz, liseli gençlerin başında, yaşları onlara yakın olanlar gitse iyi olur, diyordu, ama ortada da genç eğitimciler yoktu.
Derken, ümidimizi yitirmeden, araştırmaya başladık. Bizim eskilerden okuma programı kardeşimiz, Küçükçopur’u arıyorum. Taa uzaklardan, taa uzaklara okuma programı dâveti iletiyoruz. Uzakları yakın eden, kalplere tesir ediyor ve kardeşimiz, Aydın’dan Kayseri’ye, pek de tanımadığı bir liseli topluluğa bir haftalık okuma programı yürütmek üzere kabul ediyordu.
Derken kapılar açılmaya devam etti. Cuma günü Kayseri’de istişare edilmiş, aynı saatlerde biz de Urfa’da istişare ediyoruz. Ve sonuç, her iki taraftan da maddî ve manevî destekle onaylanmış oldu.
Bir de baktık, Kayseri’den Nur Talebeleri, okuma programı için seferber olmuşlar. Yemek listeleri, gezilecek mekânlar, gezdirecek görevliler, gençlere akşam dersleri yapacak ağabeyler hazır… mesajlar yoğun geliyordu.
Bu arada bir engel vardı. Urfa’dan Kayseri’ye gençlerin başında kim gidecek? İstanbul’dan memleketi Urfa’ya bir iki gün önce tatile gelen üniversite öğrencisi Sait Çiçek kardeşimize gençlerin başında Kayseri okuma programına katılır mısın diyoruz. Onlar da istişare etmişler ve bu definenin farkında olarak kabul etmişler.
Şimdi sırada programa katılacak gençler var. Kayseri’yi teklif eden kardeşimiz başka bir şehre gitmiş. Listedeki Pazar gurubu gençlerinin büyük çoğunluğu değişerek, nasipliler bir bir listeye girmeye başladılar.
Biletler alındı. Ve on kardeşimiz, Kayseri’de bir haftalık bir okuma programı yaptılar.
Hizmetin, programın kerameti ki, normalde o tarihlerde askere gitmesi gereken vakıf Bayram Keskin kardeşimiz de askerlik sevkiyatları guruplara ayrıldığından, onun gurubu Marta kaldığından böyle bir program nasiplisi daha ortaya çıkmış oluyordu.
Ne diyelim, Urfa-Kayseri karşılaşmasında, her iki takımımız da kazandı. Hem de üçer puan değil. Sınırsız puanlar alındı.
Her iki takımda da yer alan kahramanları, takım kaptanlarını, teknik heyeti, hatta saha kenarında top toplayanları (hizmetle bir şekilde irtibatlanan bütün kardeşlerimizi) tebrikler ediyoruz.
Bir maçta her iki takımın kazanması, herkesin kazanması ve çok kazanması ne güzel bir şey. Kazancınız bol ve ebedî olsun efendim! Urfa ve Kayseri’yi tebrik ediyoruz.