Tatilden dönünce ferahlıyor musunuz? ‘Ohh be, iyi ki de gitmişim.’ diyor musunuz? Bu olmuyorsa, gittiğiniz yerin bir önemi yoktur. Peki, bu nasıl olacak?
Beyefendi tatilden döndü. Öyle bir dönüş ki, yepyeni. Gitmediği şehirlere gitmiş, uğramadığı akrabalara uğramış. Yeni bir ruh hali ile gelmiş, ferahlamış.
Giderken kırgın olduğu mesai arkadaşına küçük bir hediye almış. Dönünce gönlünü almış, kucaklaşıp, helâlleşmiş. İnsan dinlenince daha güçlü oluyor. Adım atma kapasitesi artıyor. Yenilenme, ferahlanma bu işte.
Tatile giderken ayrıldığı yerin muhasebesiyle gidiyor insan. Onun için dargın, kırgın ayrılmamalı mekândan. Yoksa zihin orada kalıyor. Ayrılırken vedalaşmayan, helâlleşmeyen; dönünce kucaklaşamıyor.
İnsan ziyaret ettiği, duâsını, rızasını, gönlünü aldığı insan sayısınca bir hoşluk hali yaşıyor. Ne niyetle gidiyorsa bir yere o niyete uygun kapılar açılıyor.
Bir hasta, yaşlı, akraba ziyareti beraberinde nice rızık, şifa, bereket kapılarını açıyor. Allah o şifayı, o bereketi, o rızkı o ziyarete bağlamış oluyor.
Tatilde sıla-i rahim olmalı. İnsan kendine, doğduğu mekâna gelmeli. Akrabalarıyla görüşmeli, hasret gidermeli, dertleşmeli. Tatil o zaman tatil olur.
İnsan vefalı olmalı. Doğup büyüdüğü mekâna, büyüten akrabalara saygı göstermeli. Onları hoşnut etmeli. Hayır duâlarını almalı.
İçinde yabancılaştığı hayat hallerine farklı bir açıdan bakmalı.
Bakışını zenginleştirmeli insan. Bakışı doğru olmazsa mekân değişikliği bir yenilik getirmez. Negatif üretim makinesini başında taşıyorsa, gittiği yerin ne önemi olur. Oysa her şey (küfür hariç) hakikatte pozitiftir.
Yaşadığı dünya ile barışık olan insan, yeni unsurlarla karşılaştığında da barışık olur. Her yeni, pozitif/negatif enerjisiyle gelir. Hangisine müşteri iseniz, onu alırsınız. Negatif de, pozitif de elde ettiğiniz bir neticedir. Sonuç, sizindir.
Tatilden dönmüşseniz, hoş geldiniz. İnsanlar yüzünüze bakıyorlar.