Hasta olmak kolay, tedavi olmak zordur; en iyisi hasta olmamak.
Günahlar kolay, direnmek zordur; en iyisi günaha yaklaşmamak.
İnsanın önemli iki gerçeği; zayıflık ve acizlik; fakirlik ve muhtaçlıktır.
Nice güç, kuvvet sahipleri bir mikrobun etkisiyle sahneden çekiliverdiler.
Etkili, yetkili nice hekimler kendi hastalığına çare bulamadılar.
Bir kısım varlık sahipleri aç, susuz olarak ayrıldı dünyadan.
Nice yüksek kabiliyetler, O’nu bulamadan göçüp gittiler. Yazık ettiler!
Fanilik, ayrılık, fakirlik, zayıflık insanı hasta ediyor. Bu hastalanma yolları tevekkül ile Allah’a dayanmak ile kapatılıyor, tedbir alınıyor.
İnsanın manen hastalanma yollarının neler olduğunu ve onun tedavi yollarını bakın Said Nursî nasıl ele almış:
Güçlü imanı mü’mine der: “İhtiyarın cüz’î ise, kendi Malikinin irade-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadir-i Mutlak’ın kudretine itimat et. Hayatın az ise, hayat-ı bakiyeyi düşün. Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var; merak etme. Fikrin sönük ise, Kur’ân’ın güneşi altına gir. İmanın nuruyla bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine her bir âyet-i Kur’ân, birer yıldız misillü sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, maksatların varsa, onları düşünüp muzdarip olma; onlar bu dünyaya sığışmaz, onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır.”
“Ey insan! Sen kendine malik değilsin. Sen kudreti nihayetsiz bir Kadir, rahmeti hadsiz bir Rahim-i Zat-ı Zülcelâl’in memlûküsün. Öyle ise sen, kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünkü hayatı veren O’dur, idare eden de O’dur. O Hakîmdir, abes iş yapmaz; Rahim’dir, rahimiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir lütuf vardır.” (Sözler)
Acizin, güç gösterisi anlamsızdır; fakir, fakirliğini bilecek. Kul, emir dinleyecek, Rabbine karşı haddini bilecek; hasta olmamak ancak böyle olur. Hasta olsa bile, tedavisi de yine tevekkül ile olacak, başka bir yol yok.