"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurallar mı, krallar mı?

Şemseddin ÇAKIR
06 Temmuz 2018, Cuma
Bilindiği gibi geçen haftaki yazımızın mevzuu aynı mealde olmakla birlikte, başlık farklı olup “Mesele sistem meselesi” şeklinde idi ve o yazımızda özetle; Sistemi yanlış olanın, değil eşkıya evliya dahi olsa peşinden gitmenin caiz olmayacağı ve şahsa tabi olmanın mahzuruna dâir açıklamalar idi.

Bilindiği gibi geçen haftaki yazımızın mevzuu aynı mealde olmakla birlikte, başlık farklı olup “Mesele sistem meselesi” şeklinde idi ve o yazımızda özetle; Sistemi yanlış olanın, değil eşkıya evliya dahi olsa peşinden gitmenin caiz olmayacağı ve şahsa tabi olmanın mahzuruna dâir açıklamalar idi. 

Bunun için Abdülhamid ve Bediüzzaman Hazretleri meselesini misal vermiştim. Okuyucularım bu izaha çok memnun olmuş, fakat meseleyi bu sefer biraz daha işleyip netleştirmemi istediler. Ben de o ısrar üzere devam ediyorum, bu sefer konu tam anlaşılsın diye “Kurallar mı, Krallar mı?” başlığını uygun buldum. Yani bir bakıma “hakikat kalpten çıplak çıktı, namahremler bakmasın” gibi oldu. Fakat yine de tercihte kazara bir yanlışlık yapılmasın diye bu mefhumları tanımlayarak bir vebalden kurtulmak istiyorum.

Kural; “Bir bilime, bir san’ata temel olan, ona yön veren ilke; İnsan davranışlarına yön veren, uyulması gereken ilke, inanç ve törelerce zorunlu kılınan kanun” demektir.

Bu çerçevede, “Edile-i şeriye” olan; Kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha”yı kurallarımızın temeli olarak gösterebiliriz.

“Kral” ise; bir ülkenin devlet başkanlığını kalıtım ya da kimi zaman soylularca seçilme yoluyla eline alan, devleti tek başına ve en yüksek yetkiyle yöneten, yönetimi genel olarak ömür boyu süren kimsedir. Krallık söz hakkının ve gücün tek kişinin elinde toplandığı sistemin adıdır. Günümüzde isim olarak bazı ülkelerde yaşayan krallık, şekil değiştirerek diktatörlük olarak da devam etmektedir. Kuralın değil nefs-i emmârenin emrinde olan, tarihte de semâdan inzal edilen kurallara karşı çıkan krallar olmuştur, bu gibiler için verilen karar ise “Menkâne himmetuhu nefsuhu feleyse minel insan” yani “Kimin himmeti nefsi ise, o insan bile değildir” şeklindedir. Bunlar haliyle; Nemrut, Firavun, Haman ve Ebu Cehil türü kimselerdir. Bunları tercih edenler “Elmer’ü meamen ehabbe” yani, “Kişi sevdiği ile beraber olur” kuralına göre, aynen zâlim olur ve onların bütün zulümlerine de ortak olur.

Şimdi bu iddiamızı izah sadedinde bazı gerçekler: 

Soru: Neden her Cuma hutbesinde “innallâhe ye’mürü bil adl’i vel ihsan” “Muhakkak Cenâb-ı Allah adaleti ve ihsanı emreder?” (Nahl Sûresi, 90) âyet-i kerimesi okunur ve ayrıca Hz. Ömer’e izafe edilen “Adalet mülkün temelidir” ilâ âhir ve yine Hud Sûresi, 112. âyette,  Efendimizi (asm) ihtiyarlatacak bir şekilde “Festakim kema ümirt” yani, “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol!” buyrulması, bu gibi tahşidat ve tavzihatın sebebinin bu mefhum ve uygulamaların bizim olmazsa olmazlarımız olduğunu hiç düşündük mü? Yoksa “cahil cesur olur” sözünün masadakı mıyız? Sık sık da, söylediğim merhum Cemil Meriç’in “Bir milletin tahakkümü altına girmek arazisini değil, mevzuat ve an’anesini kaybetmekle olur” sözü de beni en çok düşündüren sözlerdendir ve bu da kural ve kâidelere uymanın ne kadar önemli olduğunu açıkca ifade etmektedir. 

Yalnız merhum, dünyadaki tahakkümden bahsetmiş, ben ahiretteki tahakkümü de, “yani zebânilerin işkencesini” de, aynı sebebe bağlıyorum.

Bir eğitimciye bu başlık hakkında fikrini sordum, bana rica ederek, kralların asıl zararının eğitim ve öğretimde olduğunu anlatmamı istedi. Ben de; “Krallar, diktatörler ilim, irfan ve mefahir-i İslâm yerine kendi hayatını, ana babasının adını, belki ayakkabı numarasına kadar öğretir ve gençliğe kendi benliğini unutturur. Böylece neslimizin kafası iyice daralır, hatta belli noktadan sonra kargadan başka kuş tanımaz kabilinden, bundan başka adam yok diye işi putperestliğe kadar götürür ve böylece fazilet ve insanlık adına herşey biter” demiştim. 

O şahıs; Okullardaki laçkalıklardan dolayı senelerdir normal müfredatların uygulanmadığı ve o boş kafa ile sınava giren gençlerin başarısızlıktan sinir krizleri geçirerek ayılıp bayıldığını, hatta o günkü üniversite sınavında söz konusu olayı yaşadığını anlattı.

Bir başka değerlendirmeye göre istibdadın sârî bir hastalık gibi sirayet ettiği bir gerçektir ve bunun için Bediüzzaman; “Onda (istibdatta) Nemrud’un lezzet-i menhusesi vardır” der. Eğer bir devletin en tepesindeki kişi müstebit olursa, bu en alttaki çobana kadar sirayet edip koyunlar zarar görürmüş. Nasıl ki bir fabrikatör müdüre, müdür şefe, şef işçiye, işci altında kimseyi bulamayınca gider evdeki hanımına, hanımı büyük kıza, büyük kız en son küçük çocuğa kadar ezer ve kabak en son çocuğun başına patlamış olur. O da hıncını alabileceği şeyin oyuncakları olduğunu görüp oyuncaklarını kırar.

Böylece anlaşılıyor ki istibdat anarşinin de sebebidir ve bazı düşünürler anarşiyi “Müstebit idârelerin meşrûiyet aracıdır” diye tarif ederler. Yani hem anarşiye sebep olurlar, belki de organize ederler, hem de bastırarak kahraman olurlar; 80 ihtilâlcileri gibi... Meselâ kaide ve kuralın hâkim olduğu demokratik ülkelerde anarşi olmaz. Neden? Çünkü onu isyana sevk edecek zulüm olmaz. Demek istibdat, böyle küllî bir felâkettir ve asıl zararı istikbâlimizin teminatı olan gençliğimize ve topyekûn bir milletedir.

 

Okunma Sayısı: 4845
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı