Ülkemiz musîbetlere giriftar olmuş ve görünen o ki sıkıntılar, belâlar hem maddî hem manevî bizleri ihata etmiş.
Olumsuzluk aşılamak için değil, ama bazı gerçeklerin farkına varmak, göz ardı etmemek için söylüyorum. Bir buçuk senedir etrafımızda hususan ülkemizde yoğunlaşan musîbetler, âfâtlar, zahiri felâketler bizi bir noktayı görmeye yönlendiriyor. Acaba kör kuvvete, sağır tabiata, iradesiz sebeplere yanlış müdahaleler mi oluyor, onlardan beklenmedik tepkiler mi geliyor yoksa, bu kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan Kadir-i Zülcelal bizim umumî hatalarımızdan veya şükürsüzlüğümüzden veya İslâma zararlı davranışlarımızdan mı hiddete geliyor? Evet evet biz Nur Talebelerince şöyle bir hadise meydana geliyor. İman hizmetine, iman hakikatlerine zarar geliyor ve şöyle cereyan ediyor.
“İman hizmeti, iman hakaiki, bu kâinatta herşeyin fevkindedir, hiçbir şeye tâbi ve âlet olamaz. Fakat, bu zamanda, ehl-i gaflet ve dalâlet ve dinini dünyaya satan ve bâki elmasları şişeye tebdil eden gafil insanlar nazarında o hizmet-i imaniyeyi hariçteki kuvvetli cereyanlara tâbi veya âlet telâkki etmek ve yüksek kıymetlerini umumun nazarında tenzil etmek endişesiyle, Kur’ân-ı Hakîmin hizmeti bize kat’î bir surette siyaseti yasak etmiş. Sizler, ey ehl-i siyaset ve hükûmet, evham edip bizlerle uğraşmayınız. Bilâkis teshilât göstermeniz lâzım. Çünkü hizmetimiz, emniyet ve hürmet ve merhameti tesisle hem âsâyişi, hem inzibatı, hem hayat-ı içtimaiyeyi anarşilikten kurtarmaya çalışıp, sizin hakikî vazifenizin temel taşlarını tesbit ediyor, takviye ve teyid ediyor.”5
İşte bu temel taşları sağlamlaştıran iman hizmeti sekteye uğrayınca veya “bir genç dinsiz olmuş, imansız kabre girmiş veya anarşiye kuvvet verecek şekilde çalışmış” haberi karşısında Risale-i Nur daha da engellenmeye çalışılırsa, Risale-i Nur’un iki önemli vazifesi tehir edilmiş oluyor ve sıkıntılı haller baş gösteriyor. “….Benim ve Risale-i Nur’un programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedîsinden iman-ı tahkikî ile biçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nev’î anarşilikten muhafaza etmektir.”6
Böyle bir programa ve mesleğe haiz olan Risale-i Nur ve talebelerinin programlarının kaynağı olan ve Kur’ân-ı Kerîm’den lemaan eden Risale-i Nur’a en ufak bir müdahalede dahi, insanlar onu bilip tanımasa bile, o umumun rahatı ve istirahati için manevî bir kalkan görevi görmeye devam ederken bu saydığımız hadiseler vuku buluyor.
“Risale-i Nur’a sıkıntı veren veyahut hizmetinden çekilen pek çok adamların tokat yemeleri gibi, bu sene, bu memleketin etrafında umumî bir tarzda Risale-i Nur’un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nev’î tevakkuf devresi vermek hatâsıyla, şimdiki umumî sıkıntının bir sebebi olduğunu göstermesidir.”7
Bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki “Biz Risale-i Nur’la, bu memleketin ve istikbalinin en büyük iki tehlikesini def etmeye çalışıyoruz ve bilfiil çok emarelerle, hattâ mahkemede de kısmen ispat etmişiz.
Birinci tehlike: Bu memlekette, hariçten kuvvetli bir sûrette girmeye çalışan anarşiliğe karşı sed çekmek.
İkincisi: Üç yüz elli milyon Müslümanların nefretlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını temin etmektir.”8
Ülkemizin içinde bulunduğu, her gün değil, artık her saat başı bir şehit haberi duyduğumuz ve kalbimizden parçalar koparan bu anarşi fitnesi bizlerin sadece maddî cephemizi değil, manevî cephemizi de çökertmeye çalışıyor. Girdiği yerlerde kapanması zor gedikler açıyor. İşte iman hizmeti şu satırlarda imdadımıza yetişiyor.
Dipnotlar:
5- Kastamonu Lâhikası, s. 100, yeni s. 185, mektup no: 87.
6- Emirdağ Lâhikası-I, 27. Mektup’tan.
7- Kastamonu Lâhikası, s. 158, yeni s. 290.
8- Emirdağ Lâhikası, s. 110, yeni s. 219, mektup no: 74.
9- Emirdağ Lâhikası, s. 297, (yeni tanzim, s. 576).