"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hacerülesved nedir, ne değildir?

Süleyman KÖSMENE
14 Ocak 2019, Pazartesi
Arif Kır: “Hazret-i Ömer’in, ‘Sen zararı ve faydası olmayan bir taşsın” dediği Hacerülesved hakkında Üstadımız “şehadetlerini Hacerü’l-Esvede muhafaza için tevdi ettirir.” der. Bu iki yaklaşımı nasıl telif edebiliriz?”

TAVAFIN SÜNNETİDİR  

Hacerülesved Kâbe’nin doğu köşesinde bulunan, Kâbe’yi tavafa başlarken öpülmesi sünnet olan bir taştır. Kâbe’nin mabet olma özelliğinin rüknü değildir. Yani Hacerülesved olmazsa Kâbe mabet olma özelliğinden bir şey kaybetmez. Belki Cennet’i temsil ediyor. Belki hacda sünneti temsil ediyor. Belki tavaf başlangıcını temsil ediyor. Hüküm olarak sünnettir. Farz değildir. Dolayısıyla haccın da, tavafın da rüknü değildir. Hacerülesved olmadığında tavaf başlangıçsız kalmaz. Yine doğu köşesinden başlar.

Hacerülesvede tevhid inancını örseleyecek ölçüde mübalâğalı bir kudsiyet izafe etmekten sakınmalıdır. Sünnet ölçüsünü aşmamalıdır. Hazret-i Ömer’in ifade ettiği husus budur. Çünkü esas olan tevhid inancıdır. Taşa toprağa kudsiyet verme geçmişte insanları yoldan çıkardı ve şirke sapladı. Esasen Hazret-i Ömer kendisi şirk riskini çok yakından bildiği için Hacerülesvedi öperken tepkisini de esirgememiştir. Çünkü Hacerülesvedin bulunduğu aynı mekân yüz yıllardır putperestliğe sahne olmuştur.

Günümüzde böyle bir tehlike söz konusu değildir. İslâm ümmeti bin dört yüz yıldır bu konuda sınavını iyi vermiştir. Hacerülesvedi sünnet olarak öptüğü halde şirke girmemiştir. Bazen bu köşe insanların birbirini ezme derecesinde öpme seanslarına sahne olmasına rağmen, insanlar bunu sünnet olarak yapma bilincini hep korumuştur. Esasen izdihamlara karşı din-i mübin tevhid inancına uygun şekilde çözümünü de sunmuştur: İzdihamlı zamanlarda insan ezmek yerine uzaktan selâmlama da yeterlidir ve daha makbuldür.

Öte yandan Hacerülesvedi öpmenin sünnet oluşunun bir hikmeti de, kim bilir Müslümanların tevhid inancını sınamak olmasın? Sadece sünnette mi kalacaklar, yoksa daha ileri gidip şirke mi düşecekler? Böyle bir sınama ibadetin maksadına da, hikmetine de uygundur.

YERYÜZÜNÜN KAYDEDİCİ ÖZELLİĞİ 

Bununla beraber Bediüzzaman Hazretlerinin “şarkta namaz kılanın başını Hacerü’l-Esved’in altına koydurur ve şehadetlerini Hacerü’l-Esved’e muhafaza için tevdi ettirir.” 1 cümlesinde sünnet ölçüsünü aşan ve Hazret-i Ömer’in sözlerini geçen bir mübalâğa yoktur.

Hacerülesvedin şehadetleri ve amelleri muhafaza etmesi ona sıradışı bir kudsiyet vermez. Bu özellik bütün maddelerde, havada, suda ve bütünüyle yeryüzünde vardır. Bu gün artık biliniyor ki havanın da, suyun da, maddenin de kaydedici özelliği ve hafızası vardır. Suyun hafızasının olduğunu ve bu hafızanın insanın değil amelini, aklından geçenleri bile kaydettiğini Japon bilim insanları deneylerle tesbit etmişlerdir. Japon bilim insanı Masaru Emoto’nun “Thank you” (Teşekkürler) dediği suyun kristalinin çiçek gibi açtığı, “I will kill you” Seni öldüreceğim!” dediği suyun kristalinin ise çamur gibi bir görüntü verdiği ile ilgili araştırması bu gün internet üzerinden bile izlenebiliyor.

Bu örnekten hareketle yeri gelmişken, bizim öncesinde Bismillahirrahmanirrahim diyerek, Allah’ın ne güzel yarattığını düşünerek ve sonunda Elhamdülillah diyerek içtiğimiz suyun ve yediğimiz yemeklerin tam bir şifa olduğunu söylememiz de mübalâğa değildir.

Esasen eski bilge insanlar bu sırrı keşfetmişler ki, suya okuyarak suyu şifa kaynağı yapıyorlardı. Anneler, nineler un çuvalına besmelesiz el sokmuyorlardı, yemek yapmaya besmelesiz başlamıyorlardı. Çünkü un da, su da, hava da, yemekler de birer kayıt cihazı gibidirler. Hem kendileri etkilenirler, hem kendilerini yiyeni ve içeni etkilerler, hem kaydederler, hem de bu kayıtları ahirete ve mahşere taşırlar.

Nitekim maddenin, suyun, havanın ve bütünüyle yeryüzünün birer kayıt cihazı hükmünde olduğunu Zilzal Sûresi’nde Kur’ân söylüyor. 2

Bizler Mehmet Âkif’in, “Bastığın yerleri toprak diyerek basma tanı; / Düşün altında binlerce kefensiz yatanı!” dediği gibi, şöyle dersek hak olmaz mı?

“Bastığın yerleri taş ve toprak diyerek basıp geçme, haddini bil!

Düşün onların her birinin birer kayıt cihazı olduğunu, kendine gel!”

Dolayısıyla bu iki yaklaşım da birbirine ters düşmez.,

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, s. 100. 2- Zilzal Sûresi: 4, 5.

Okunma Sayısı: 17380
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı