SUÇLAMAK KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR
Hezeyancımız hezeyanlarına doymuyor. Hezeyan savurmakta şeytanî bir zevk olmalı. Ama biz kendisi hakkında hezeyan savurmayacağız. Kendisi belki de derin mahfillerce görevlidir. Ama biz kendisini, ilmin izzetine dâvet edeceğiz.
O arkadaş, Said Nursî’ye Bid’atüzzaman demiş, aklınca iltifat buyurmuş. Bu sıfatı kendisine takan Said Nursî’dir. “İstibdadın Garibüzzamanı, Meşrutiyetin Bediüzzamanı, şimdikinin de Bid’atüzzamanı” imzası kendisine aittir. 1
Sebebi de kendisinin, Kur’ân ve edep karşıtı sefih medeniyetin Müslümanlar da dâhil bütün dünyayı kasıp kavurduğu ahir zamanda yaşaması… Felâket ve helâket asrının adamı sıfatıyla felâkete ve helâkete meydan okuyan tek ses olması, yaşadığı çağa inat kendisinin Asr-ı Saadet Müslümanlığını tercih ve temsil etmesi ve Allah’ın izn-ü inayetiyle başa da çıkmasıdır. Evet, bu özellikleriyle O bir Bid’atuzzaman’dır. Var mı diyeceğiniz?
Arkadaşımız, Said Nursî’nin, Hazret-i Muhammed’in (asm) namazının önünden geçen hırçın bir çocuğa ‘Allah’ım onun izini (ayağını) kes’ demesi ve ondan sonra çocuğun daha yürüyememesi ile ilgili rivayeti nakletmesini 2 hezeyan olarak değerlendirmiş.
Rivayet nakletmek hezeyan olmaz. Said Nursî bu rivayeti sıhhatli bularak nakletmiştir. Ve nitekim bu rivayet belli başlı hadis kaynaklarında vardır. 3 Bu rivayeti eleştirenin hadisler ve rivayetler konusunda uzman olması lâzım. Uzman bir âlim de en fazla hadisin sıhhatinden şüphe ettiğini söyleyebilir. Yoksa hadisi zikredip hadisteki mu’cizeye dikkat çeken bir âlimi hezeyancılıkla suçlamak kimsenin haddi değildir.
Eskiden âlimlerde bir asalet vardı. Katılmadıkları görüşlere “fîhi nazarun” derlerdi. Yani, “Bu onun görüşüdür. Ama ben katılmıyorum.” Mezheplerin, birbirlerine aykırı çok görüşleri vardır. Ama kimse kimseyi çürütmeye, inkâr etmeye ve çamur atmaya kalkmaz. Hakikat tek renkli değildir. Her görüşe katılmayabilirsin, ama hezeyan savurmaya hakkın yok!
ŞAKK-I KAMER MU’CİZESİ
Hezeyancımız, Peygamberlerin mu’cize gösterdiği gerçeğini ya bilmiyor, ya da bilerek çarpıtıyor. Said Nursî’nin şakk-ı kamer mu’cizesini anlatımına, savunmasına ve ispat edişine hezeyan diyor. Ha, işte burada kafasını sert kayaya çarpıyor. Çünkü şakk-ı kamer mu’cizesini Kur’ân da zikrediyor. “İkterabetis saatu venşakkal kamer” (Kıyamet saati yaklaştı, ay ikiye yarıldı)4 âyetini nereye koyacaksınız?
Ayın ikiye yarılması mu’cizesi çok sayıda muteber kaynakta rivayet de edilmiştir. 5 İslâm âlimlerinin hemen tamamı ayın bizzat ikiye yarıldığının bir mu’cize olarak vaki olduğunda birleşmişlerdir. Bu aynı zamanda güçlü bir ehl-i sünnet görüşüdür. Bu konuda ne amelî mezhepler, ne itikadî mezhepler, ne kelâmcılar, ne hadisçiler, ne İslâm tarihçileri arasında da ihtilâf yoktur. Müslüman dünyada bu konuda tam bir ittifak mevcuttur.
Ey hezeyancı! Sen fazla yorulma; Sana bu kapıda çorba yok! Tasını tarağını topla da Müslüman mahallesinden çekil, git!
LEVLAKE HADİSİ
Hezeyancı arkadaşımız, Said Nursî’nin “levlake” hadisini savunmasına da bozulmuş.
Bu konuda söz hadisçilere düşer. Hadisçilerin ise en fazla söyleyecekleri söz, “fîhi nazarun”dur. Yoksa hadisi zikreden ve hadisin sıhhatli manası konusunda burhan da gösteren bir âlime söylenecek söz yoktur. Kanaatlerine katılmasan bile, ilmin izzeti gereği saygı duyacaksın.
SÖZLERİMİ MİHENGE VURUNUZ
Araştırmacı(!) hezeyancımız, Said Nursî’nin kendisini eleştirilemez ilân ettiğini de tesbit edivermiş. Ama Said Nursî’nin şu uyarılarını görmemiş: “Benim sözümü de, ben söylediğim için hüsnüzan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim hâlde ifsat ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” 6
Hezeyancı efendi, Said Nursî’nin Hazret-i Ali’nin “Ercuze” adlı şiirini vahiyden beslenerek yazdığını söylemesine de kafayı takmış! Yukarıda söylediğimiz gibi, bu konuda da söz varsa hadisçilerindir. “Fîhi nazarun”dan başka bir şey söylemek de kimseye düşmez!
Dipnotlar:
1- Eski Said Dönemi Eserleri, s.149. 2- Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, s. 130. 3- Bakınız: Ebû Dâvud, Salât: 110; Sahihu İbni Hibban, 8:152. 4- Kamer Sûresi: 1. 5- Bakınız: Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’ân: 54; Müsned, 3:165; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2:268. 6- Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 230.