"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan mahşerde neden hesaba çekilir?

Süleyman KÖSMENE
11 Ocak 2019, Cuma
Salih Bey: “Şu haberler doğru mu: Kişi kabre girince hesaba çekiliyor. Gideceği yer gösteriliyor. Bu kişi amel defterinin sağdan veya soldan verileceğini biliyor. Cennete mi, Cehenneme mi gideceğini biliyor. Sorum şu: Bu bilgiler doğru ise, bu kişi mahşerde neden tekrar hesaba çekiliyor?”

BURADA İMAN, ORADA HAKİKAT

1- Kul, kendi akıbetini dünyada ümitle, berzahta ise gerçeğe yakın şekilde görür. Gideceği yer konusunda kendisine bilgi verilebilir. Fakat gideceği yeri görmek veya bilmek ayrı; adaletin, merhametin, affın ve mağfiretin gerçek manada tecellisi için duruşmalara katılmak ayrıdır.

2- Âhirette hiçbir şey bu dünyadaki gibi cereyan etmez. Dünya teklif yurdu, âhiret ücret yurdudur. Orada zaman farklıdır. Orası sonsuzluk ülkesidir. Sonsuzluk, Bediüzzaman Hazretleri’nin ifâdesine göre, maziyi, hâli ve istikbali iç içe ve birden tutar.1 Orası kesret dâiresi değil, çokluklar ülkesi değil, vahdet dâiresidir. 2 Orada hakîkatlere bakışımız farklıdır. Burada îmân konusu olan âhiretle ilgili hemen her haber, orada müşahedemiz altında olacaktır. Kabir suâli, kabir azabı, mahşer, sırat, Cennet, Cehennem...vs. Uhrevî hâdiseler buradaki gibi haberden ve îmân konusu olmaktan çıkacak, birer yaşanılan gerçek olarak bizi içine alacaktır. İmtihan yoktur artık. 

İmtihan Dünya’da kalmıştır. Her şey Dünya’da attığımız tohumların meyvesi ve fidanı olarak karşımıza çıkacaktır.

CENNET DE, CEHENNEM DE BİZE UZAK DEĞİL 

3- Hâkimin şefkati ve merhameti ayrı; mağfireti, affı ve bağışlaması ayrı; kahrı, gazabı, celâli ve gâlibiyeti ayrı; hikmeti, hükmü, kararı ve adâleti ayrıdır. Hâkim, suçluyu îdamla yargılar, sonra döner şefkatinden ve merhametinden kalemini kırar. Kânunlar gereği suçlusunun bazı davranışlarını affa konu yapar.

Hâkim-i Ezelî olan Cenab-ı Hakk’ın, ölümle huzuruna gelen kuluna, kulluk vasfını kaybetmemiş kuluna, Dünya’da Kendi Zât-ı Ulûhiyetine sığınmayı ihmal etmemiş kuluna, her ne kadar günahkâr da olsa, her ne kadar hesabı görülecek işleri de olsa, Cennetinden ve rahmetinden bir esinti hissettirerek istirahatını temin etmesi şefkatinden ve merhametindendir. Hesap ve yargılama ayrı, şefkat ve merhamet ayrı tecellilerdir. Zaten Peygamber Efendimiz’in (asm) ifadesiyle Cennet de, Cehennem de bize uzak yerlerde değildir; bize ayakkabımızın bağından daha yakındır. 3

4- Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Müslüman, kabrinde Rabb’inden ve Peygamberinden (asm) sorulduğunda Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in (asm) Allah’ın elçisi olduğuna şahâdet eder. Bu şahâdet, Allah’ın, “Allah îmân edenlere dünya hayatında da, âhiret hayatında da sabit sözlerinde dâimâ sebat ihsan eder.” 4 Meâlindeki âyetinin gerçekleşmesidir.” 5

Bu hadiste Dünya’da îmân üzere sebat eden bir kulun kabir suâli sırasında da îmân üzere bulunacağı müjdelenmiştir. Cenab-ı Hak dilerse bu kuluna Cennetini gösterir.

KABİR SUALİ MAHŞER SUALİ İLE ÇELİŞMİYOR

Kabirde bir hesap görme ve yargılama yoktur. Burada vazifeli melekler kulun îmânda sebat üzere olduğunu tesbit ediyorlar ve kendilerine verilen yetki çerçevesinde kulu îmândaki sebatı dolayısıyla Cennet ile müjdeliyorlar. Bu kul mahşer yargılamasından, yani Mahkeme-i Kübrâdan, yani büyük duruşmadan kurtulmuş değildir. Fakat bu, kulun affedilmeye ve bağışlanmaya liyâkâti yok demek değildir. Cenab-ı Allah’ın bu liyâkât üzerine kulunu bağışlaması umulmaktadır. 

Muhtemelen mahşerde o da olacaktır. Çünkü O, kulu ile kulunun zannı çerçevesinde muâmele yapıyor. 6 Yani bağışlandığını düşünen ve bunu Allah’tan uman kulunu bağışlıyor. Bunu melekler biliyorlar.

5- Esas olan Allah’ın haksızlık yapmayacağını ve zulmetmeyeceğini bilmek ve buna îmân etmektir. Dünyada verilen haberlerle yetinmek, âhireti müşâhede etmeyi âhirete bırakmaktır. Dünyada gayba îmânı en yüksek kemâl saymak; gaybın ayrıntısını görmeyi âhirete bırakmaktır.

6- Nihâyet berzah âlemi de, mahşer ve sırat da âlem-i gaybtan olduğundan; berzahta gideceğin yerin gösterilmesi mahşerdeki büyük muhakeme ile çelişmez.

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 430. 2- Mektûbât, s. 223. 3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 444. 4- İbrâhîm Sûresi: 27. 5- Riyâzu’s-Sâlihîn, 426. 6- Buhârî, Tevhid, 15; Tirmizî, Tevbe, 1; Bu hadisin yorumu için bakınız: Sözler, s. 39.

Okunma Sayısı: 4964
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı