"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kulluğa yakışan dua üslubu

Süleyman KÖSMENE
20 Aralık 2016, Salı
Gölcük’ten okuyucumuz: “Dualarda kullanılan, ‘Islahı mümkünse ıslâh eyle, mümkün değilse Kahhâr ism-i şerifinle kahreyle.’ Cümlesi dua âdâbına uygun mudur? Allah dilerse, O’nun kudreti için ıslâhı mümkün olmayan şey olur mu?”

DUA KULLUĞUN İDRAKİDİR

Duâda istek ve ihtiyaçlarımızı hiç şüphesiz gücü, kudreti, ilmi, irâdesi ve hikmeti sonsuz olan âlemlerin Rabb’inden istiyoruz. Duanın hikmeti, kulluğumuzu idrâk etmemiz, acziyetimizi ve fakrımızı teslim etmemiz, Allah’tan isteme ve Allah’ı mercî bilme bilincini kavramamız, her zaman başvuracak ve ihtiyaçlarımızı arz edecek bize en yakın ve en güçlü hâcet kapısının bulunduğunu takdir etmemiz, yani kulluk âdâbını her an yaşamamızdır.  

Duanın özü; her halimizde bizimle birisinin var olduğunu, eğer O’na yönelirsek, O’nun, bize yardımcı olacak en büyük kuvvet ve kudret Sahibi olduğunu, bizi işittiğini, bizim ihtiyaçlarımızı gördüğünü, bize imdat ettiğini bilmek, O’na yönelmek, O’na teveccüh etmek, O’na kalben yaklaşmaktır. Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, duânın “en mühim ciheti, en güzel gâyesi, en tatlı meyvesi şudur ki: Dua eden adam anlar ki, Birisi var; onun hâtırat-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzûsunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.”1

MÜ’MİN MÜ’MİNE DUA EDER

Dua ederken kesin ifâdeler kullanmalıyız, azmimizi ve gayretimizi açık, kat’î, kesin ve kararlı cümlelerle ifâde etmeliyiz, “eğer dilersen...” tarzında işi Allah’ın dileğine havâle eden cümlelerin duâda uygun olmadığını, çünkü zaten Allah’ın “dilerse” yapacağını ve “dilerse” duâyı kabul edeceğini, Allah’ı hiç kimsenin hiçbir şey için icbar edemeyeceğini bilmeliyiz. 

Ebû Hüreyre (ra) anlatmıştır: Peygamber Efendimiz (asm), “Sakın sizden biriniz dua ettiği zaman, “Allah’ım, eğer dilersen beni mağfiret eyle! Allah’ım eğer dilersen bana merhamet eyle! Diye dua etmesin. Duada azimli ve kararlı olsun. Çünkü (zaten) Allah dilediğini yapıcıdır. O’nu zaten hiç kimse hiçbir işe zorlayamaz.” Buyurmuştur.2 

Mü’min mü’mine lanet etmez, kahır okumaz. Mü’min mü’minin gıyâbında lehine ve hayrına dua eder, aleyhinde ve kötülüğü için bedduâ etmez. Kötülükleri ve seyyiâtı varsa ıslahı için dua eder, kahr u perişan olması için dua etmez. Islahı için dua ederken, hiç şüphesiz, “ıslahı mümkünse...” tabirini kaldırmalı, doğrudan ıslahını ve hidâyetini istemelidir. Böylece hadiste de geçtiği gibi, duaya netlik ve kesinlik kazandırmış olur. İslâm düşmanları için bile olsa, bedduâ etmek aslında tavsiye edilen bir husus değildir. Islah olmaları için dua edilir. Ancak ıslah olmadıkları takdirde nerede, nasıl ve ne boyutta kahrolacaklarını duâmıza almamıza gerek yoktur. Cenab-ı Hak Ahkemü’l-Hâkimîn’dir. Kur’ân’da Hazret-i Nuh’un (as) kavmi için azap istediğine dâir âyetler vardır. Ancak Hazret-i Nuh (as) bu neticeye dokuz yüz küsur sene devam eden zorlu ve cefâkâr bir tebliğ döneminden sonra ulaşmıştır. 

EY RABİM!

Demek, azap istemeye istihkak kazanmak için önce tebliğ hususunda ciddî bir cehd ve gayret sarf etmelidir. Âyetleri inceleyelim:

 “Nuh dedi ki: ‘Rabb’im, doğrusu ben milletimi gece gündüz çağırdım. Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı. Doğrusu ben, Senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler. Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara açıktan açığa ve gizliden gizliye de söyledim. Dedim ki: “Rabb’inizden bağışlanma dileyin. Muhakkak O, çok bağışlayandır.”3   

Hazret-i Nuh (as) tebliğine devam ederken, “Onlar insanlara, “Sakın tanrılarınızı bırakmayın. Ved, Suva’, Yağus, Yeûk, ve Nesr putlarından asla vaz geçmeyin.” Dediler. Böylece birçoğunu saptırdılar. Rabb’im, Sen bu zâlimlerin (artık) dalâletlerini artır. Onlar günahları yüzünden suda boğuldular. Ateşe sokuldular. Kendilerine Allah’tan başka yardımcı bulamadılar. Nuh dedi ki: “Rabb’im, yeryüzünde hiçbir inkârcı bırakma. Sen onları bırakırsan, muhakkak onlar Senin kullarını saptırırlar.”4

GÜNÜN DUASI

Ey Kadıü’l-Hacat ve ya Mucib’üd-Daavat! Dualarımızı makbul, a’malimizi meşkur, ibadetlerimizi mebrur eyle! Niyetlerimizi hâlis, adımlarımızı hakta sabit kıl! Nefsimizi nüfus-i emarenin yolunda değil, kulub-u mütmeinnenin yolunda haşreyle! Âmin!

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 288. 2- Müslim, Duâ, 3. 3- Nuh Sûresi, 71/5-10. 4- Nuh Sûresi, 71/23-27.

Okunma Sayısı: 4789
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı