"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Namazda sünnet, tesbihat, özür ve necaset

Süleyman KÖSMENE
28 Ekim 2014, Salı
Kasım Ali Güngör: “1-İkindi ile yatsının sünnetlerini bazen terk etmenin durumu nedir? 2-Namazda necasetin ne kadarına şer’î izin vardır? 3-Hastalığı nedeniyle 15-20 dakikada bir büyük veya küçük abdest ihtiyacı olan birisi Cuma namazına gitmeyip evinde öğle namazını kılsa olur mu?”

Hasan Arslan: “Bazen yatsı namazı kılınacağında ilk sünnet terk ediliyor, fakat sonunda tesbihat yapılıyor. Bunun hüküm olarak durumu nedir?”

İKİNDİ VE YATSI NAMAZLARININ SÜNNETLERİ

İkindi namazının sünneti ve yatsı namazının ilk sünneti sünnet-i gayr-i müekkededir. 
Yani kuvvetli olmayan sünnettendir. 
Peygamber Efendimiz (asm) bazen kimi ibadetleri bizzat kendisi yaparak gösterirdi, fakat ümmetine genişlik olsun diye üzerine fazlaca düşmezdi. Yani bazen de terk ederdi ve terk edilmesine göz yumardı. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm) ümmetine zorluk olsun istemez, dininin ve sünnetinin geniş olmasını isterdi.   
İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünneti bu kabil sünnetlerdendir. Kılınırsa hiç şüphesiz sevap kazanılmış olur. Fakat bazen terk edilirse günahkâr olunmaz, şefaatten mahrum kalınmaz; bir ceza veya kınama gerektirmez.

Bununla beraber iki şeyden kaçınmalıdır:  

1-Terk etmeyi âdet haline getirmemelidir.  
2-Terk etmeyi sünnet görmekten kaçınmalıdır. 

Çünkü neticede Peygamber Efendimiz (asm) bu namazları kılmıştır ve sevaplarına işaret buyurmuştur. 
Buyurmuştur ki: “İkindi namazından önce dört rekât namaz kılan kimseye Allah rahmet etsin.”1
Keza yatsı namazının ilk sünneti için Hz. Âişe (ra) bildirmiştir ki, “Hazret-i Peygamber (asm) yatsıdan önce dört rekât namaz kılardı.”2
Kişi eğer terk edecekse, terk etmeyi sünnet görerek değil; dinin genişliğinden ve ruhsatından faydalanmak isteyerek bunu yapması daha isabetli olur. 
Namaz tesbihatına gelince… Namaz tesbihatı hüküm olarak sünnet-i müekkede hükmündedir. Ve derece olarak sünnet-i gayr-i müekkede namazlardan daha efdaldir. 
Bediüzzaman diyor ki: “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (asm) ve Velayet-i Ahmediyenin (asm) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür.”3 
Netice itibariyle, ikindi ve yatsı namazlarının sünnetlerinin terk edilmesi, söz konusu namazların tesbihatlarının da terk edileceği anlamına gelmemelidir. Tesbihatlar yapılmalıdır. 

NAMAZDA ÖZÜR VE NECASET

Necasetten taharet namazın farzıdır. Diğer farzlar gibi, bunda da ağır kusur varsa namaz fesada gider. 
Fakat hastalık ve özür hali bundan müstesnadır. Hastalığı veya özrü nedeniyle abdestini tutamayan bir kişinin –gerek büyük abdestini, gerekse küçük abdestini tutamıyor olsun-, gerekli tetkik ve tedavilerini yaptırmak şartıyla, özrü devam ettiği sürece, bu farzdaki kusur kendisini namazdan alıkoyamaz. Namaz vakti girdiğinde temizliğini yapar, kısa bir süre kesilebiliyorsa sızıntının tamamen kesilmesini bekler, mümkünse sızıntı bölgesine pamuk, tampon veya ped uygulaması yapar, abdestini alır. Ve derhal, araya mesafe koymadan–yani mümkünse yeni bir sızıntıya meydan vermeden, acele ederek- namazını kılar. 
Eğer abdest aldığı yerde hemen namazını kılmakla, namazını sızıntıdan kurtarabilecekse, namazını derhal orada kılar. Eğer sızıntıyı kesemiyorsa, yukarıdaki işlemleri yine yapar ve sızıntı devam ettiği halde namazını kılar. 
Böyle özür sahibinin her namaz vakti girdiğinde o vaktin namazı için ayrıca abdest alması gereklidir. Ve bu kendisi için yeterlidir.
On beş yirmi dakikada bir büyük ya da küçük abdest bozacak şekilde hasta olan birisinden Cuma namazı kılma yükümlülüğü düşer. Bu kişi tedavi ile iyileşmez ise, Cuma namazı yerine, o günlerin öğle namazlarını kılar. 
Namazda sıvı necasetin el ayasından azı, katı necasetin ise 5 gramdan azı affedilmiştir. Fakat temizleme imkânı olduğu halde bilerek az da olsa necaset bırakmak mekruhtur. Bu ölçülerden çok necaset ise namazın sıhhatine mânidir. 
Fakat hastalığı veya âcizliği nedeniyle temizleme imkânı olmayanlar için bu şart düşer. 
       
Dipnotlar:        
1 Tirmizî, Salât, 301
2 Zeylaî, Nasbu’r-Raye, II, 145 vd.eş-Şevkânî, Neylü’l-evtar, III, 18
3 Kastamonu Lahikası, s. 72

Okunma Sayısı: 3490
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı