"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne yaparsak âyetlerden yüz çevirmiş oluruz?

Süleyman KÖSMENE
07 Haziran 2018, Perşembe
Osman Bey: “Kur’ân’da “âyetlerimizden yüz çevirenler” “âyetlerimizi az bir dünya menfaatine değişenler” gibi kavramlar var. Ne yaparsak âyetlerden yüz çevirmiş veya âyetleri dünya menfaatine değişmiş oluruz?”

İNANMADIĞI İÇİN YÜZ ÇEVİRENLER

Âyetlerden yüz çevirme iki türlü olur:

1- Makbul bir imanı olmadığı için âyetlerden yüz çevirmek. Bunlar üç sınıftır:

a) Cahillik dolayısıyla yüz çevirenler. Bunlar gerçekten duymamıştır, görmemiştir, bilmemiştir. Belli ölçülerde muaf sayılabilirler.

b) İnkâr dolayısıyla yüz çevirenler. Bunlar duyduğu halde kabul etmeyenlerdir. Bunlar mesuldürler.

c) Münafıklık dolayısıyla yüz çevirenler. Bunlar inanır gözüktüğü halde gerçekten inanmamışlardır.

Bunlardan birincisi masum, belki muaf; ikincisi kâfir; üçüncüsü ise tehlikeli ve muzır kâfirdir. Yani münafık, kâfirin de zararlı ve tehlikeli sınıfındandır. Çünkü gerçekte inanmıyor; ama harbî değil, fesat atmak için inanır gözüküyor.

İNANDIĞI HALDE YÜZ ÇEVİRENLER  

2- İmanı olduğu halde âyetlerden yüz çevirmek. Bunlar da iki türlüdür:

I) İmanı var, fakat zayıf. Dünya ve metrukâtı ağır basıyor. Medeniyetin sefih görenekleri, modası, havası, felsefesi onun dünyasını doldurmuş, sanki dini olmuş. Âyetlerin ne dediğini merak edecek kadar dimağında neredeyse yer kalmamış. Medeniyet kendisini cahilleştirmiş, Allah’ın âyetlerine karşı gabileştirmiş.

İnsanların böyle medenî cahil kalmalarında devletin de cürmü var şüphesiz. Dini rafa kaldırdın ve dinin haram saydığı hemen her şeyi bir devlet emri haline getirdin mi, başka bir şey yapmana gerek kalmıyor. Ateizm, Feminizm, Materyalizm, Agnostisizm gibi nice cereyanlar da güya işin kültür boyutunu oluşturuyor. İnsanları kültürlü yapıyor! İnsanlar kültürlü ve çağdaş olacağım derken haliyle dinine yabancılaşıyor, dininden kopuyor ve dininin âyetlerinden –belki farkında olmadan- yüz çeviriyor. Kendini bilge de kabul ediyor. Aslında inandığını ve münafık olmadığını da düşünüyor.

İşte Bediüzzaman’ın, “Öyleler kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.”1 Dediği zümre çoğunlukla bu zümredir. Bu zümre, seviyelerince konuşmak kaydıyla tebliğe kapalı değildir.

MUHABBETİN GÖZÜ KÖRDÜR  

II) İmanı var, imanında zafiyet de yok, takvası da iyidir. Fakat siyasî tarafgirliği ifrat derecede… Ve bunu din kardeşliği hukukunun, adalet duygusunun, liyakat olgusunun üstünde tutuyor. Oy verdiği partiyi yanlışlardan ve hatalardan tenzih ediyor, takdis ediyor, kutsallaştırıyor. Muhabbetin gözü kördür. Bu sebeple partisinin yanlışını doğru, hatasını isabet, zulmünü adalet sayıyor. Bu sebeple de partisinin zulmüne, yanlışına ve hatasına manen şerik oluyor.

Oysa ‘zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükümet, tamamıyla masum olmaz’2 düsturuyla hareket etse, yanlışını da görecek, doğrusunu da görecek. Yanlışını gördüğünde hakkın hatırı namına, itiraf etmekten ve partisinin organlarını uyarmaktan sakınmayacak.

Hakkın hatırını parti hatırına feda etmeyecek. Parti muhabbetini hukukun üstünlüğünün, adalet duygusunun ve liyakat gerçeğinin önüne koymayacak.

Çünkü bu yanlışlar âyetlerin tasvip etmediği daha büyük yanlışlara kapı açıyor. Ve insan ister istemez parti muhabbetine, âyetlerin emrettiği değerlerden yüz çevirir bir konuma savruluyor. Ve uhrevî mesuliyeti de boynuna takıyor. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”3 Âyetinin tokadına da hedef olunuyor.

Öte yandan her zamanın bir hükmü vardır. Bu zamanda terbiye-i İslâmiye çok yaralanmıştır. Bu sebeple, bu zamanda siyaset canibiyle İslâm düşmanlarına galebe edilmeyeceğine dair Peygamber Efendimiz’in (asm) uyarısı vardır.4 Ve keza, bu sebeple bu zamanda din namına siyaset yapılmaması gerektiği konusunda Bediüzzaman’ın yüz yıldan beri uyarısı vardır.5

Bu sesleri duymak, bu uyarılara kulak vermek için artık çok geç olmakla birlikte, umulur ki tövbeye vesile olur. .

GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım! Muhabbetini tek sevgim kıl! Mehafetini tek haşyetim kıl! Mehabetini tek kutsî değerim kıl! Âyetlerinden yüz çevirme bedbahtlığına uğratma! Riyaya, ucba, tefahura, tefer’una, tekebbüre uğratma! Âmin.

Dipnotlar: 

1- Mektubat, s. 27. 2- Beyanat ve Tenvirler, s. 8. 3- Hud Sûresi: 112.  4- Tarihçe-i Hayat, s. 131, 132. 5- Emirdağ Lâhikası, s. 386.

Okunma Sayısı: 3041
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı