Bütün semavî dinlerde tahrif edilmelerine rağmen varlığını koruyan ve en son şeklini İslâm ile tamamlayan tesettür emr-i İlâhisi günümüz insanının gündeminden düşmüyor.
Avrupa’da tesettür tartışmaları iki koldan devam ediyor: Bir taraf çarşaf, burka tipi örtünmeyi yasaklamaya çalışıp, tesettürlü deniz kıyafetini eleştiriyor, tesettürlü çalışanlarını işten çıkarıyor, medeniyetsizliğin belirtisi olarak görüyor. Diğer tarafsa toplu taşıma araçlarında düzenlemeler yapıp, okullardaki karma eğitimin zararlarından bahsediyor, vs... Adeta İslâm’daki haremlik selâmlık uygulamasını keşfediyor.
İKİ AVRUPA VE TESETTÜR
Bediüzzaman Hazretleri’nin Lem’alar’da 5. Nota’da bahsettiği Birinci ve İkinci Avrupa’nın tesettür konusundaki izdüşümünü yaşanan hadiselerde tahlil etmemiz mümkün. O bahsi hatırlarsak İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyizle sosyal hayatta adalet, fazilet ve san’atın yerleşmesine gayret eden Birinci Avrupa ile dinsiz felsefeden beslenen ve medeniyeti sefahat ve türlü eğlencelerle nefsi tatminden ibaret zanneden İkinci Avrupa her daim mücadele halindedir.
İslâm’ın tesettür emri hanımlar arasında da hızla yayılırken ilginç bir tabloyu da sıkça görmekte ya da medyadan takip etmekteyiz. İştah kabartan bir alan olan tesettür giyim dünyasına sektör olarak moda ve kozmetik sanayi fazlasıyla müdahil olmuş durumda. Tesettür giyim sektörü uluslar arası piyasada milyarlarca dolarlık bir pay teşkil ediyor. Dünyaca ünlü moda tasarımcıları bu alandaki modellerini defilelerle sergiliyor. Bu kıyafetlerin çoğu dar, şeffaf, kolları neredeyse dirsekte tesettür ölçüleriyle bağdaşmıyor.
Başörtülü hanımlar yüzlerindeki yoğun makyajlarla caddelerde açtıkları standlarla makyaj ürünleri pazarlamakta, gazetelerde bu hanımlarla yapılan tam sayfa röportajlar yer almakta. Görev icabı başörtülüdürler (!) diye düşünebilirsiniz, ama okuldan ya da mahalleden tanıdık simalar da işin içine karışınca öyle olmadığını anlıyorsunuz.
HÜLÂSA
Tesettürü tercih eden hanımların sayısı arttıkça, yeni dünyalarına bütün gayretlerine rağmen eski alışkanlıklarıyla geldiklerinde karşılarında tesettür emr-i İlâhisini bütün çabasıyla uygulamaya çalışan kadınları, erkekleri görmeliler. Aksi takdirde “sebeb olan yapan gibidir” kaidesince zararımız pek azim olur.
Bediüzzaman Hazretleri’nin 5. Nota’da ifade ettiği “Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır. Allah bizi de, sizi de sırat-ı müstakime eriştirsin.” Cümleleri her alanda olduğu gibi tesettür konusunu da içine alıyor.