"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan olma onuruna vurulan darbe: Arakan, Suriye ve diğerleri

Saliha FERŞADOĞLU
01 Ağustos 2012, Çarşamba
Evliliklerin izne bağlı olduğu, camilerin isyan merkezi nitelendirilerek kapılarına kilit vurulduğu, geceleyin sokağa çıkmanın yasaklandığı, köylerin yakılarak halkının göçe zorlandığı, Müslümanların, hükümet için ücretsiz çalıştığı diyar: Arakan. Daha önce adını hiç duymadığımız bir yerdi. Haritada yerini sorsalar, gösteremezdik. Bulmacalarda rastlasak, bilemez; kareyi boş bırakarak başka soruya geçerdik.

Oysa onlar ta 8. yüzyılda Müslüman tüccar ve dervişler vasıtasıyla iman etmiş kardeşlerimizdi. Asırlar sonra Osmanlı Devletinin başlattığı Hicaz demiryolu projesini haber aldıklarında maddî, manevî desteklerini paralarını ve duâlarını yoldaş eyleyerek belirtmişlerdi bize.
Arakan’ın yerlileri olan Müslüman Rohingyalar ve Budist Rakhineler 19. yüzyıla kadar huzur içinde yaşamışlardı. Ne olduysa II. Dünya savaşından sonra İngilizlerin bölgeyi işgaliyle oldu. Akabinde İngilizlerin kışkırtmaları ile Budist halk psikolojik olarak korkutuldu: Müslümanlar çok tehlikeliydi ve yakın zamanda Budistleri yok edeceklerdi. Hayat haklarının yok edileceğine dair oluşturulan bu abis korku, etnik ve dini şiddeti doğurmakta gecikmedi tabi. Hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük faresi, Budistlerin ruh ve beyinlerini ivedilikle kemirmeye başladı. Yersiz yere endişelenerek panikleyen insanların eylem ve söylemleri, Fromm’un şiddet kavramını açıklayan ifadesiyle “kana susamışlığa” dönüştü hızla. Ve şimdi Arakan, kan ağlıyor! Son bir ayda 1.000’den fazla Müslüman öldürüldü, 100.000’e yakını evsiz, yersiz, yurtsuz bırakıldı, binlercesi mülteci kamplarında hayat mücadelesi veriyor.
Sadece Arakan’da yaşamıyor zulmün soğuk gölgesi. Islak adımlarıyla Suriye’de, Afganistan’da, Filistin’de ve dünyanın her yerinde dolaşıyor. Gölgeler bazen uzun bazen kısa: işkence, baskı, tehdit, zorlama, cana ve mala kast etme şeklinde suret değiştiriyor. Varoluş mücadelesini “güç” üzerinden sürdürmeye çalışan insanoğlu, Habil-Kabil kıssasını aynı perdeden göstermeye devam ediyor; hem de fahiş bir fiyatla. Muasır medeniyetin çocukları olmakla övünüp böbürlendiğimiz halde iyi niyet ve sağduyuda bulunmayı beceremeyişimiz bugün elimizi ayağımızı bağlıyor bizi seyirci koltuğunda.
Ezoterik sorular, zulmün altında inleyen masumların haykırışlarıyla göğe yükseliyor: Yeryüzündeki kötülük ne ile besleniyor? Sevgisizlik ve merhamet yoksunluğu benliklerimizi ne hale getiriyor?
Acı ama gerçek, dünyada yaşanan her kötülükte bizim de payımız var. Özellikle Müslüman halkların ah ü vahlarının kulaklarımızı sağır edecek boyutta olduğu günümüzde. İletişim imkânlarının en ileri seviyede olduğu bu zamanda kimse birbirinden habersiz değil. O halde üç maymunu oynayamayız. Görmedim, deyip deve kuşu misali başımızı gömemeyiz toprağa. İşitmedim, deyip kulaklarımıza pamuklar tıkayamayız umursamazlıkla. Bilmiyorum, deyip bîhaber olduğumuzu iddia edemeyiz utanmazlıkla.
Eğer Rasulullah’ın (asm) ümmeti olmakla gururlanıyorsak, ona tabi olduğumuzu ısrarla vurguluyorsak, onun şefaatini kazanmak için yanıp tutuşuyorsak sözlerine tabi olmalıyız, değil mi? Peki ne buyuruyordu Peygamberimiz (asm)?
“Mü’minler; birbirini sevmekte, birbirine merhamet etmekte, birbirlerine şefkat göstermekte tek vücut gibidir. O vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organlar da acı çekip uykusuz kalır.” (Buhari, Edeb: 27, Müslim, Birr: 66)
İşte hakikat bu kadar açık.
O halde, ‘ene’yi yırt ey iman sahibi, “Hüve”, de! Duâyla, yürüyüşle, maddî yardımlar münasebetiyle uyumadığını göster. İnsan olma onurunu muhafaza ettiğini hatırlat kendine. Ve bütün insanlığa…

Okunma Sayısı: 884
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı