"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Evimizin direği; ‘amel-i salih’ esasları olmasın mı?

Zeynep ÇAKIR
24 Kasım 2014, Pazartesi
Eskiden kocaların, babaların hâkimiyeti denince; daha bahçe kapısından girişiyle; evin içinde destuuur Sultan Hazretleri geliyor şeklinde bir toparlanma ile rahattan hazırol durumuna geçilir, çocuklar çil yavrusu gibi dağılır, şerrinden kimseler pek emin olamaz; sağı solu belli olmaz, nerden cinleri tepesine üşüşüp de ortalığı öfke sağanağına tutacağı bilinmez, dilimizi tutalım da kendimizi koruyalım misüllü manzaralar canlanırdı gözler önünde...

Zahiren korkuyla karışık bir saygı görür, fakat evden çıkışıyla herkes derin bir nefes alırdı...
Kayyumiyet hilm ile beslenecek ki; o saygı ve itaat içten gelerek yapılsın... Otorite ve disipline rıza ile boyun eğilsin.. Himaye edene müteşekkir ve minnettar olunsun... İşin ahlâkî boyutu böyle işler; kocalık ve babalık görevindeki kayyumiyetin amel-i salih çizgisi ancak böyle tutturulurdu... Erkeğe dışarda vakar; ev halkına karşı keremkâr ve alçakgönüllü bir tavır yakışır..
Güzel ahlâk dengesi çok hassas ve ne yazık ki şu cümledeki ölçüyü tutturansa pek azdır: “Meselâ, bir ulü’l-emir, makamındaki ciddiyeti vakar, mahviyeti zillettir. Hânesinde ciddiyeti kibir, mahviyeti tevazudur.”
Geleneksel yaklaşım kadını dün; erkeğe bir nevî kölelik yaptırma düzeyinde hayata geçirip; ameli salih çizgisini bozarken bugün modern algıların dayatmasıyla bu kez erkeği kadının kölesi haline getiriyor...
Eski zamanın hoyrat davranışlarının intikamını yeniler, bol bol eşlerinden çıkarıyor, evinin reisi değil de bir nevî vekilharç ve çocuğunun lâlâsı gibi kullanıyorlar...
Kadınlar artık pek şirret ve pervasız halde vazifelerinin değil haklarının peşinde koşturmaktan başları dönmüş bir halde; işlerine nasıl geliyorsa, keyifleri nasıl istiyorsa öyle davranmayı marifet bilip; kölelikten kurtuluş belgesi hanesine her gün bir yenisini ekleyerek bağımsızlık ve itaatsızlık manifestosunu yeniliyorlar... Kıt kanaat geçinmenin, pazar parasından ayırdığı paralarla çeyiz çimen düzmenin, yoktan yonga çıkarmanın maharetinden duyulan huzurun pabucu dama atılmış, evin mahrem sırlarını ortalığa saçmama hassasiyeti çoktan maziye karışmış... eskinin müdür-i dahili makamı cömertane tutumlarla ihlâl edilerek adiyattan sayılmış ve ne tuhaf bu yeni hükümranlık daha geçer akçe olmuş...
İlgili; yuvasına ve eşine sadık, yardımcı, halden anlayan bir kocanın varlığı başa konan devlet kuşu ve can-ı gönülden itaate de; gönüllü esarete de bin kez değer, hayırlara vesile eder öyle değil mi? Evimin anahtarı ocağımın direği kocam deyip eşlerinin gayretini takdir eden hanımların soyu tükenmek mi üzere.
Kadınların bugün en korktuğu şey; “kocanın lâfına ne çok bakıyorsun, onun seni ezmesine fırsat veriyorsun” yakıştırması olmuş. Dinlediği hit şarkı da ne tesadüf; Ahmet Kaya’nın; ezdirmem sana kendimi, kapıyı çarpar giderim... :) 
Zaten bazı annelerin en büyük nasihatı da bu doğrultuda; gittiği yerde ezdirmesin kendini, okusun ayakları üzerinde dursun, bizim çektiğimizi çekmesin... Tamam çekmesin de kendi hevesine göre evlilik kurallarını çekelemesin... buyurganlık, atılganlık, şerrinden korkmak, nazından niyazından bizar kalmak, lüks israf hızında topuk eskitmek, erkek “Ama israf, biraz tasarruf” dedikçe olayı “Sen beni sevmiyorsun”a bağlayıp çıngar çıkarmak bayrağı şimdi hanımlarda.... İslâmda kadın hakları başlıklı yazılar çok hoşuna gidiyor gençlerin, “istesem elimi soğuk sudan sıcak suya değdirmem” diyor din zorlamamış sen mecbur edemezsin, bebeğe süt bile vermem....
Erkeğin otoriter olma kavramını abartıp cahiliyye tutumlarına kaçmasını önleyen bu imtiyazı kadınlar şimdi tembelliğin kılıfı olarak tahakkümane kullanırken, kocaya itaatin cennete nail olma vesilelerinden biri olmasıyla ilgili ifadeleri duymaktan hiç hoşlanmıyorlar... ve eynel fazilet? 
Halbuki roller ve meziyetler yerli yerince kullanınca güzel ve hayır orada kavramları değiştirmekle erkeğe yakışanı kadına boyamak, kadındakini erkeğe vermekle hayırlı bir mahsulat çıkmıyor ortaya...
Bugün kadınlar o hoyrat erkeklerden çeken dünkü bazı kadınlardan daha mutsuz... Evet; borusu ötüyor, istediği gibi yönetiyor, ama bu kez de genetiği bozulmuş, erkek milletine ne saygı duyuyor ne de ondan bir gram saygı görüyor...
Kadına şiddetin arka planında her şey yolunda gibi giden evliliklerde yaşanan aile dramlarında; ya gururu incinen zayıf bir erkek egosunun intikamını ya da erkeğe yakışan sorumlulukları bir türlü üstlenemeyen, fakat güçlü bir kadında bunları görmenin ezikliğini de kaldıramayan bir refleksin varlığını kim inkâr edebilir? Ya da aşağıda verilen ölçünün tıpkısının kadınlar dünyasında alıcısının çok olduğunu:
“Meselâ, cesaret, sehavet, erkekte gayret, hamiyet ve muavenete sebeptir. Kadında, nüşuza, vakahate, zevc hakkına tecavüze sebep olabilir.” 
Demek kendini dindar olarak tanımlayan ailelerin en büyük handikapı amel-i salih esaslarına uymaktan inhıraftır...
Var mısınız davranışlarımız “Ne kadar amel-i salih düsturlarına uygun?” testi yapmaya... Aslında buna da gerek yok; nefsin hevesine takılmış hayırsız bir tutumdan hayırlı bir iş çıkmamakla amel-i fasid alarmı zaten çalıyor... İş galiba o sinyali açık yüreklilik ve bir nefis muhasebesiyle nazar-ı dikkate almaktan geçiyor! ...

Okunma Sayısı: 1736
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı