"Gerçekten" haber verir 16 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Uzman gözüyle ‘krİz’lerİmİz

Aylardan beri ekonomik kriz tartışılıyor. ‘Gelirse gelsin bundan bana ne’ diyebilmeyi gerçekten çok istiyorum, ama nafile.

Her neyse ‘Genç Girişimciler Kulübü’nün çatısı altında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden Prof. Dr. Coşkun Çakır Hocamızla bu konular üzerine söyleşi yapma imkânı bulduk. ‘Kriz nedir, ne zamandan beri krizler var, kapitalizm krizlerin neresinde, hepsi bir yana Türkiye bu işin neresinde?’ konularını Coşkun Hocamızdan dinledik. Hep birlikte bu notlara göz atmaya ne dersiniz?

Kriz kelimesini Osmanlıca’da ‘buhran, kesat ve kâht’ kelimelerinin karşıladığını öğreniyoruz öncelikle. Devam ediyor Coşkun Hoca anlatmaya. Kriz kelimesinin ilk defa 1600’lü yıllarda kullanılmaya başlandığından ve sosyal bilimcilerin krizin tabiatla değil, tebavetle ilgili olduğunu ifade ettiklerini öğreniyoruz. Avrupa’da yayımlanan sözlüklerin bir çoğunda krizin anlamı ise, “Bir şeyin gelişmesindeki hayatî derecede iyi veya kötüye doğru gidiş” olarak ifade edildiğini söylüyor hocamız.

Gün olmuş devran dönmüş ve 1930’lu yıllarda kriz kelimesi yerine ‘depresyon’ kelimesi kullanılmaya başlanmış.

YIKIM!

Bunun yanı sıra krizlerin bir temel özelliği ise, kriz sonrası yeniden yapılanmanın olmasıymış ya da diğer bir deyimle sarsıcı yıkımın (örn.: devrim, savaş, darbe vs.) yaşanması. Joseph Schumpeter’e göre durum buymuş.

Hocamızı dinlemeye devam edelim. Sanayi devrimi ile her şey alt üst olmaya başlamış. ‘Daha fazla üret, daha fazla tüket, her şey pazar için’ sloganları ile bir tüketim çılgınlığının meş’alesi yakılmış. Bu noktada ‘bizim yerimiz neresi?’ diye sormaktan kendimizi alamadık. Hocamız anlatmaya devam etti: O dönemde Avrupa’da ithalatın çok çok az, ama ihracatın çok fazla olduğundan söz etmesi ve büyük büyük dedelerimizin yaşadığı Osmanlı’da ise tam tersi bir durumun olmasının sonucu olarak ülkemiz pazarlarının tamamı Avrupalı tüccarların eline geçmiş.

Osmanlı Devleti, ilk defa 1854 yılında borç almış. Peki ödeme takviminden haberiniz var mı? Benim yoktu ve yüz yıllık bir ödemeden söz edince hocamız, tüylerim diken diken oldu. Ama her neyse ki sonradan bu sorunun çözülüp 1954’ten önce borçların bitirilmiş olduğunu söylemesi bir nebze ‘oh be’ dedirtti.

1876: MALÎ OLARAK İFLÂS!

Her şey bir yana da bir cümle karşısında donakaldım. 1876 yılında Osmanlı İmparatorluğumuz malî iflâsını ilân etmiş. Tabii bu süreçte 1873’te başlayan dünyanın en büyük iki krizinden biri yaşanmaktaymış. 1876 yılındaki malî iflâsımıza binaen Avrupalılar 1881 yılında “Duyun-u Umumiye”yi kurup vergilerimize el koymuşlar. Üstüne üstlük bizden çok vergi toplamışlar. Nasıl mı? Bizim toplayamadığımız vergilerin takibini bizden iyi yapmışlar.

KARA PERŞEMBE!

Bütün bunlardan bahsettikten sonra 1929 yılı buhranından bahsetmemek olmaz. Diğer bir deyimle kükreyen yirmilerin son bulması. Niye ‘kükreyen yirmi’ diye sormaya kalmadan hocamız cevabını verdi. 1920’li yıllarında başında üretim, eğlence, otomotiv, havacılık ve lüks diyebileceğimiz her şey fazlası ile artış göstermiş. Buna iktisatçılar ‘kükreyen yirmiler’ demişler. Demişler de sanki kurtarabilmişler mi? Tabiî ki hayır. 24 Ekim 1929 Perşembe dediğimiz, ama iktisatçıların bizden ayrı olduklarını gösteren ‘kara Perşembe’ günü bütün ekonomiler yine alt üst olmuş. Bir ay içinde 30 milyar dolarcık (!) buharlaşmış. Bu da yetmemiş 1932 yılında hisse senetlerinin değeri yüzde 90 düşmüş.

NEYLESİN SULTAN MAHMUD?

Bunlar yaşanırken biz neler yapmışız? Çok zor bir soru gibi gelebilir ama hiç de değil. Krizden etkilenmemek için sınırları ‘örmüşüz’ ki kriz bizi vurmasın. 1932 yılına kadar daha liberal bir politika izleyen ülkemiz bu tarihten sonra ‘daha devletçi’ bir yapıya bürünmüş.

İŞ, ÖNCE GELİR!

Hocamızın Amerika’da uzun süre bulunmasına binaen Amerikalılar hakkında bize vermiş olduğu bilgilere değinmek istiyorum. Amerikalıların dünyasında ‘iş’in ‘Tanrı’dan önce geldiğini duyduğumda yanlış algılamışımdır diye düşündüm. Lâkin hiç de yanlış anlamamışım. Üstüne üstlük Protestanlık, dinde çalışmanın kutsal olduğunu ve ‘çalışmak ibadettir’ kavramının sürekli halka pompalandığını öğreniyoruz. Böylelikle kapitalizmi kurallarına göre yaşayıp Amerikalılar yaşantılarını sürdürmeye devam ediyorlarmış. Ne kadar ilginç değil mi?

İŞ KAYBETMEK, İMANINI

KAYBETMEKTEN

DAHA ÖNEMLİ!

Bütün bu duyduklarım yetmiyormuş gibi hocamız, Amerika’da iş kaybetmenin iman kaybetmekten daha önemli olduğunu söyleyince ‘Yok artık’ dedim, ama ben ne dersem diyeyim gerçeği değiştiremiyordum. Hani Amerikalılardan söz edince zenci halktan da söz etmemek mümkün değil. Satır arası bilgilerinde hocamız dinin Amerika’dan çekildiği gün, Amerika’nın çok büyük sıkıntılar çekeceğini ifade etmesinin yanı sıra zencilerin bu kapitalizmi kurallarına göre oynamamasına binaen veciz bir ifade kullandı: ‘Zenciler, kapitalist sistemin günahıdır!’

Çok daha fazla bu konu üzerinde düşünmeye gerek yok sanırım. Kapitalist sistemin bize aşılamış olduğu ‘tüket tüket tüket!’ kavramına karşılık dağarcığımızda hangi kelimeler var? Biz de kapitalist sistemi tam anlamı ile yaşadığımız için mi mutluyuz? Bu ve bunun gibi bir çok soruyu bu söyleşi sonrası kendime sordum. Tabiî Coşkun Hocamıza da teşekkür etmeyi unutmadım. Bütün bu anlattıkları ve zihnimde soru işaretleri oluşturduğu için.

Bir tavsiye: Konuşması sırasında Coşkun Hoca bir kitaptan söz etti. Sezai Karakoç’un “İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü.” Ben daha okumadım, ama en kısa sürede temin edip okuyacağım. İyi okumalar.

Prof. Dr. Coşkun Çakır kimdir?

1960 yılında Tokat’ta dünyaya geldi. Orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde yaptıktan sonra akademik çalışmalarına İÜ İktisat Fakültesinde devam etti. 2002 yılında doçent olan hocamız, 2008 yılında da profesör ünvanını aldı.

YAVUZ TOPALCI

16.03.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Uzman gözüyle ‘krİz’lerİmİz

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis