01 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

 

GÖNÜLDEN DİLE

“Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından hiçbir şey kaybetmez. ”

Hz. Mevlânâ

01.07.2009


 

Emin Ongan’ın talebesi Yusuf Ömürlü Hoca’dan bir Yahya Kemal hatırası…

“Ön sıradaki özel koltuklarda, İstanbul Vali ve Belediye Reisi, birkaç bakan milletvekili ve iş adamıyla birlikte büyük şair Yahya Kemal oturuyordu. Hicazkâr faslını icra ediyorduk. Büyük bir ciddiyet ve özenle hazırlanmış programa Tanburi Cemil Bey’in peşrevinden sonra Zekai Dede’nin Beste formunda, lenk-fahte usulündeki eseriyle başladık:

‘Hicrî lebinle yarin bir dil ki oldu nahoş”

Dikkat ettim, Yahya Kemal belli belirsiz dizinin üstünde sağ elinin işaret ve orta parmağıyla hiç aksamadan usul vuruyor. İçimden ’Lenk-fahte sık kullanılan bir usul değil, demek bu büyük şair musîki alanında da epey bilgi sahibi ’ diye geçirdim. İkinci eser Tanburî Ali Efendi’nin ağır semaîsi:

‘Nakş-ı la’li gitmez o şuhun derun-i sineden '

Eserin usulü aksak semaî. Yahya Kemal yine iki parmağıyla aksak semaî usûlünü yanlışsız vurarak büyük bir ciddiyet ve zevkle ağır semaîyi dinliyordu. Birçok musîki meraklısının pek bilmediği bu eseri muhakkak ki çok iyi biliyordu. Hele Zekai Dede’nin ‘Bülbül gibi pür oldu cihan nağmelerimden’ yürük semaîsindeki ‘Gel serv-i revan gel gonca dehan gel kaşı keman, aman gel’ terennümüne sessiz dudak hareketiyle hatta başını hafifçe sallayarak katılıyordu. Programda yer alan eserlerden biri de Lem’i Atlı’nındı. Güftenin tamamı program sunucusu tarafında okunurken nasılsa Yahya Kemal'in yüzünde kısa süren bariz bir memnuniyetsizlik ifadesi belirdi. Şarkı beğenilmeyecek gibi değildi. Her halde Yahya Kemal'in memnuniyetsizliği şarkının güftesinden kaynaklanıyordu: Mahmut Celâlettin Paşa’ya ait olan güfte şöyleydi: Penbelikle imtizaç etmiş tenin / Sime ya kafura benzer gerdenin / Ben siyah pırlanta zannettim ben’im, / Görmedim emsalini cana senin.

01.07.2009


 

BİR BESTE

Beste : Şekip Ayhan ÖZIŞIK

Güfte : Ahmet Kutsi TECER

BU SES

Geceleyin bir ses böler uykumu

İçim ürpermeyle dolar, nerdesin?

Arıyorum yıllar var ki ben O’nu

Âşıkıyım beni çağıran bu sesin…

Gün olur sürüyüp beni derbeder

Bu ses rüzgârlara karışır gider

Gün olur peşimden yürür beraber

Ansızın haykırır bana: Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden

Varlığımı yalnız O’na verdim ben

Elverir ki bir gün bana derinden

Ta derinden bir gün bana gel desin…

01.07.2009


 

ASIRLIK BİR MÜZİK OCAĞI

Üsküdar Musikî Cemiyeti

Henüz, müzik eğitimi vermek için konservatuarların olmadığı dönemde Osmanlı musîkişinaslarının himmet ve gayretiyle oluşturulan müzik cemiyetleri çok önemli bir görev ifa etmişlerdir. Halen birçok yerde mevcut bulunan bu fahri müzik okulları her yaştan farklı kesimlere Türk Müziğini öğreten, sevdiren başlıca mekânlar haline gelmiştir. Bu yazımda bir asra yaklaşan mazisiyle Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin tarihçesinden bahsetmek istiyorum.

1918 yılında ‘Anadolu Musiki Cemiyeti’ adıyla telgrafçı Ata Bey tarafından kurulmuş, 1919 yılında Darü’l-feyzi Musîki Cemiyeti’ ismini almıştır. Cumhuriyetin ilânı ile birlikte ‘Üsküdar Musîki Cemiyeti’ adıyla 1934'e kadar varlığını sürdürmüştür. İmkânsızlıklar sebebiyle evlerde devam eden çalışmalardan sonra 1939 yılında tekrar kurumsal kimliğine kavuşmuştur. Cemiyetin ilk hocaları arasında Besim Şerif Bey, Selahattin Pınar, Hafız Mehmed Bey gibi isimleri görüyoruz. 1927 yılından 1985 yılına kadar Emin Ongan'ın çalıştırdığı Üsküdar Musiki Cemiyeti Ahmet Özhan’dan Tarkan’a kadar bugün şöhret sahibi olan pek çok san'atçının yetişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Cemiyetin eğitim öğretim sistemi şu şekildedir:

İlk yıl solfej, usûl, edebiyat, musîki kültürü, nazariyat ve repertuarla ilgili konular gösterildikten sonra sınavı başaranlar ikinci sınıfa geçerler. 4. sınıfa kadar bu eğitimleri alırlar. Cemiyetin İcra Heyeti’ne ise korist ve solist olarak bu eğitimleri alan başarılı kursiyerleri alırlar.

01.07.2009


 

Somuncu Baba ve Neseb-i Alisi

PROF. Dr. Ahmed Akgündüz’ün “Arşiv belgeleri ışığında Somuncu Baba ve Neseb-i Alisi” adlı eseri OSAV Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Akgündüz, kitap hakkında şunları söylüyor: “İlim adamları bilmelidirler ki, dünyada en yüksek rütbe ve şeref, ilmin rütbesi ve şerefidir. Hakk’a ve hakikata âşık bir ilim adamı, Hakk’dan başkasına tâbi olmaz. Zira Hakk’ı tanıyan, Hakk’ın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Hakk’ın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmemek icab eder. Kanaatimce Somuncu Baba ve onun nesli işte âlemin dengesini teşkil eden şahsiyetlerdendir. Ne acıdır ki, başta peygamberler ve onların gerçek mirasçıları olan gerçek âlimler başta olmak üzere, insanlık âlemi, büyük insanların kıymetlerini zamanında tam takdir edememişlerdir. Sonradan ise, bu takdir edememenin cezasını, hem muâsırı olan insanlar ve hem de onların nesilleri çekmişlerdir. Hemen hemen bütün peygamberler, bu hükmümüze müşahhas birer misal olarak verilebileceği gibi, İmam-ı A’zam ve Ahmed bin Hanbel gibi İslâm âlimleri de, bu acı hükmü teyid eden canlı misallerdendir.” Bilgi için: Osmanlı Araştırmaları Vakfı 0 (212) 513 40 33

01.07.2009


 

Kursiyerlerden İslâm Sanatları Sergisi

2006 yılından beri onbirbin kursiyere değişik branşlarda eğitim veren, Bayrampaşalı gençlerin ikinci adresi olma özelliğini kazanan Bayrampaşa Gençlik Merkezinde (BAYGEM) bugünlerde tatlı bir heyecan yaşanıyor… Bayrampaşa Gençlik Merkezinde eğitim gören hanımların ve hat hocalarının hazırladığı; hat, tezhib ve ebrulardan oluşan ‘’Türk-İslâm Sanatları’’sergisi Taksim Atatürk Kitaplığında sergilenmeye başlandı.. Baygem’in hazırladığı sergi İstanbul Taksim Atatürk Kitaplığında bugün 17.00’ye kadar ziyarete açık kalacak..

01.07.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.