•
        
        
          ve kâinat şehrinin zemin mahallesinin bahçesinde ve
        
        
          tarlasında varidat ve sarfiyatına ve zer ve ekilmesine ne-
        
        
          zarete memur ve yüzer fenler ve binler sanatlarla teçhiz
        
        
          edilmiş en gürültülü ve mes’uliyetli nazırı;
        
        
          •
        
        
          ve kâinat ülkesinin arz memleketinde Padişah-ı Ezel
        
        
          ve Ebed’in gayet dikkat altında bir müfettişi, bir nevi ha-
        
        
          life-i arzı;
        
        
          •
        
        
          ve cüz’î ve küllî harekâtı kaydedilen bir mutasarrıfı;
        
        
          •
        
        
          ve sema ve arz ve cibalin kaldırmasından çekindikle-
        
        
          ri emanet-i kübrayı omzuna alan ve önüne iki acip yol
        
        
          açılan, bir yolda zîhayatın en bedbahtı ve diğerinde en
        
        
          bahtiyarı;
        
        
          •
        
        
          çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i küllî;
        
        
          •
        
        
          ve Kâinat Sultanı’nın İsm-i Azamına mazhar ve bü-
        
        
          tün esmasına en cami bir âyinesi;
        
        
          •
        
        
          ve hitabat-ı Sübhaniyesine ve konuşmalarına en an-
        
        
          layışlı bir muhatab-ı hassı;
        
        
          •
        
        
          ve kâinatın zîhayatları içinde en ziyade ihtiyaçlısı;
        
        
          •
        
        
          ve hadsiz fakrıyla ve acziyle beraber, hadsiz maksat-
        
        
          ları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten
        
        
          zararlı şeyleri bulunan bir bîçare zîhayatı;
        
        
          •
        
        
          ve istidatça en zengini;
        
        
          •
        
        
          ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi ve lezzetle-
        
        
          ri dehşetli elemlerle âlûde;
        
        
          •
        
        
          ve bekaya en ziyade müştak ve muhtaç ve en çok lâ-
        
        
          yık ve müstahak;
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 61 |
          
        
        
          yedinCi mesele
        
        
          kusursuz ve noksansız konuşması.
        
        
          
            İsm-i Âzam:
          
        
        
          Cenab-ı Hakkın bin
        
        
          bir isminden en büyük ve manaca
        
        
          diğer isimleri kuşatmış olanı.
        
        
          
            istidat:
          
        
        
          kabiliyet, yetenek.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          yaratılmış olan şeylerin ta-
        
        
          mamı, bütün âlemler, varlıklar.
        
        
          
            küllî:
          
        
        
          umumî, genel.
        
        
          
            lâyık:
          
        
        
          uygun, yakışır, münasip.
        
        
          
            lezzet-i hayat:
          
        
        
          hayatın zevk ve
        
        
          lezzetleri.
        
        
          
            maksat:
          
        
        
          gaye.
        
        
          
            mazhar:
          
        
        
          nail olma, şereflenme,
        
        
          İlahî tecellilerin göründüğü yer ol-
        
        
          ma.
        
        
          
            mes’uliyet:
          
        
        
          mes’ul olma hali, so-
        
        
          rumluluk.
        
        
          
            muhatab-ı has:
          
        
        
          özel muhatap.
        
        
          
            mutasarrıf:
          
        
        
          tasarruf eden, tasarruf
        
        
          sahibi olan, her şeyin sahibi olan,
        
        
          mâlik.
        
        
          
            müfettiş:
          
        
        
          araştıran, araştırıcı.
        
        
          
            mükellef:
          
        
        
          sorumlu ve yükümlü
        
        
          olan.
        
        
          
            müstahak:
          
        
        
          hak eden, hak etmiş.
        
        
          
            müştak:
          
        
        
          arzulu, fazla istekli, iş-
        
        
          tiyak gösteren.
        
        
          
            müteellim:
          
        
        
          elemli, kederli, hüzün-
        
        
          lü, içi sızlayan.
        
        
          
            nazır:
          
        
        
          nezaret eden, bakan, göze-
        
        
          ten.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            nezaret:
          
        
        
          gözetme, bakma, kontrol
        
        
          etme.
        
        
          
            nihayetsiz:
          
        
        
          sonsuz, sınırsız.
        
        
          
            Padişah-ı Ezel ve Ebed:
          
        
        
          zaman ve
        
        
          mekanla kayıtlı olmayan sonsuz
        
        
          saltanat sahibi olan Cenab-ı Hak.
        
        
          
            sarfiyat:
          
        
        
          harcamalar, giderler.
        
        
          
            sema:
          
        
        
          gökyüzü, gök.
        
        
          
            sultan:
          
        
        
          mutlak iktidar sahibi olan;
        
        
          Allah.
        
        
          
            teçhiz:
          
        
        
          cihazlama, donatma.
        
        
          
            ubudiyet:
          
        
        
          kulluk.
        
        
          
            varidat:
          
        
        
          gelirler.
        
        
          
            zemin:
          
        
        
          yeryüzü.
        
        
          
            zer:
          
        
        
          tohum ekme, tohum saçma.
        
        
          
            zîhayat:
          
        
        
          hayat sahibi.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla
        
        
          
            abd-i küllî:
          
        
        
          bütün yaratılmışla-
        
        
          rın ibadet ve tesbihatlarını
        
        
          kendi şahsında temsil edebi-
        
        
          len kul.
        
        
          
            acip:
          
        
        
          tuhaf, hayerette bırakan.
        
        
          
            acz:
          
        
        
          zayıflık, güçsüzlük.
        
        
          
            âlûde:
          
        
        
          bulaşmış, bulaşık.
        
        
          
            arz:
          
        
        
          yer, dünya.
        
        
          
            arzu:
          
        
        
          bir şeye karşı duyulan is-
        
        
          tek, heves.
        
        
          
            âyine:
          
        
        
          ayna.
        
        
          
            bahtiyar:
          
        
        
          bahtlı, talihli, mes’ut
        
        
          , mutlu.
        
        
          
            bedbaht:
          
        
        
          bahtsız, talihsiz, za-
        
        
          vallı.
        
        
          
            beka:
          
        
        
          bakîlik, ebedîlik, sonsuz-
        
        
          luk.
        
        
          
            bîçare:
          
        
        
          çaresiz, zavallı.
        
        
          
            cami:
          
        
        
          cem eden, toplayan, içi-
        
        
          ne alan.
        
        
          
            cibal:
          
        
        
          dağlar.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            cüz’î:
          
        
        
          küçük, az.
        
        
          
            dehşetli:
          
        
        
          ürkütücü, korkunç.
        
        
          
            elem:
          
        
        
          dert, üzüntü, maddî-
        
        
          manevî ıztırap.
        
        
          
            emanet-i kübra:
          
        
        
          büyük ema-
        
        
          net, en büyük emanet.
        
        
          
            esma:
          
        
        
          adlar, isimler.
        
        
          
            fakr:
          
        
        
          fakirlik, yoksulluk, muh-
        
        
          taçlık.
        
        
          
            fen:
          
        
        
          tecrübî, ispatla meydana
        
        
          gelmiş ilimlere verilen genel
        
        
          ad.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            hadsiz:
          
        
        
          sınırsız, sonsuz.
        
        
          
            halife-i arz:
          
        
        
          yeryüzünde bazı
        
        
          hususlarda Allah adına hare-
        
        
          ket eden.
        
        
          
            harekât:
          
        
        
          hareketler, davranış-
        
        
          lar.
        
        
          
            hitabat-ı sübhâniye:
          
        
        
          Allah’ın