Emirdağ Lâhikası - page 499

zehirlendiğim zaman da öleceğimi düşündükçe, ‘Benim
bedelime Ahmed Hamdi nurlara sahip çıkacak’ diye kal-
bim ferahlanıyordu, teselli buluyordum. size mahkeme
müdafaatımızdan bazı parçalar evvelce dairenize gönder-
diğimiz hâlde, flimdi tamam, mükemmel ve ayn-ı hakikat
bir nüsha müdafaatımı da size gönderiyorum. ona göre
sizin delâletinizle nurların serbestiyetine çalışacak zatlara
bir mehaz olarak göstermek niyetiyle gönderdik.”
ì®í
Œ
2 2 3
œ
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz,SıddıkKardeşlerim,Safranbolu,Eflânihavalisi
NurŞakirtleri!
sizlere, gönderdiğiniz nur eczalarının hediyesine bin
barekâllah, maşaallah deriz. Cenab-ı Hak sizleri iki cihan-
da mes’ut eylesin. Âmin.
nurun mübarek, fedakâr şakirtlerinin her biri bir kısım
risaleleri güzelce yazıp bu sırada bana hediye etmeleri ve
bir kısım tatlı teberrükle beraber şiddetli hastalığım ve sı-
kıntılarım içinde garip bir tarzda bana gelmesi, eskiden
beri mukabelesiz hediyeyi kabul etmemek kaidem iken,
o kaidenin aksine olarak kemal-i sevinç ve memnuniyet-
le kabul ettiğime sebep, üç manidar ve garip hâdiseler-
dir.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 499 |
manidar:
nükteli, ince manalı.
maşaallah:
Allah nazardan sakla-
sın, ne güzel, Allah korusun.
mehaz:
menba, bir şeyin aslının
alındığı kaymak.
memnuniyet:
memnunluk, sevin-
çli oluş.
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
mukabele:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müdafaat:
müdafaalar, savunma-
lar.
Nur:
Risale-i Nur.
nüsha:
suret.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
teberrük:
hediye, armağan.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
zat:
kişi, şahıs.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
ayn-ı hakikat:
hakikatin aslı,
gerçeğin tâ kendisi.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
bedel:
yerine, adına, namına.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
cihan:
dünya.
delâlet:
yol göstermek, kıla-
vuzluk.
ecza:
cüzler, parçalar, kısım-
lar.
evvelce:
daha evvel, daha
önce.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç,
sevinme.
garip:
tuhaf, hayret verici.
hâdise:
olay.
havali:
etraf, çevre, civar, yöre,
dolay.
kaide:
kural, esas, düstur.
kemal-i sevinç:
tam bir sevinç
ve mutluluk.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
1...,489,490,491,492,493,494,495,496,497,498 500,501,502,503,504,505,506,507,508,509,...1032
Powered by FlippingBook