Emirdağ Lâhikası - page 506

“Başındaki türkçe târifatı müstakil kalsa, ayrı tab edilse
münasiptir” demiş. İşte, üstadımız ona yazdığı mektubu,
bera-i malûmat, leffen size gönderiyoruz. üstadımız di-
yor ki:
“Hem bir takım risale-i nur’u, hem makine ile çıkan
mecmuaları ona göndermek ve Hüsrev gibi bu işte en zi-
yade alâkadar bir kardeşimizin eliyle teslim etmek ciheti-
ni meşveretinize havale ediyor.”
siz de tam bir meşveretle sizin bu meselede oraya git-
menizin vücutça sıhhatiniz müsaitse ve fikrinize de mu-
vafık ise, muayyen bir vakitte acele oraya gidersiniz ve
adresinizi bildirirsiniz. Biz de takımı ve mecmuaları size,
Ankara’ya, elinize yetiştireceğiz. Hatta siz isterseniz ken-
di hesabınıza, onları müftüler neşretmek niyetiyle diya-
net reisine verirsiniz.
Hizmetindebulunan­
Halil,Sadık,İbrahim
ì®í
Œ
2 2 8
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
Hem Medresetüzzehra şakirtlerini, hususan
mübarekler heyetini ve Isparta vilâyetini merhum Hâfız
Mustafa’nın vefatıyla tâziye ve Hâfız Mustafa’yı tam
vazifesini yapmasıyla yirmi senede ikinci bir Hâfız Ali
olarak yirmi seneden beri usanmadan, sarsılmadan
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bera-i malûmat:
bilgi ve malûmat
için, bilgi vermek için.
cihet:
yön.
diyanet:
din işleri ile ilgilenen ku-
ruluş, teşkilat.
evvelâ:
öncelikle.
havale:
ısmarlama, bırakma.
heyet:
kurul, topluluk; birlik teşkil
eden şahıs ve şeylerin tamamı.
| 506 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hususan:
bilhassa, özellikle.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
mecmua:
kitap, eser.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
mesele:
konu.
meşveret:
müşavere, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıs-
lardan fikir alma, danışma.
muayyen:
belirli.
muvafık:
uygun, uyar, müna-
sip.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
müftü:
İl ve ilçelerde din işle-
rine bakan ve dinî meselelerle
ilgilenen görevli kimse.
münasip:
uygun.
müsait:
uygun, münasip.
müstakil:
başlı başına, bağım-
sız.
neşir:
yayım, yayın.
reis:
başkan.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab:
basma.
tarifat:
tarifler.
taziye:
baş sağlığı dileme, ya-
kını ölen kimseyi teselli etme.
vefat:
ölüm.
vilayet:
il.
ziyade:
fazlasıyla.
1...,496,497,498,499,500,501,502,503,504,505 507,508,509,510,511,512,513,514,515,516,...1032
Powered by FlippingBook