Emirdağ Lâhikası - page 666

Sal i sen:
Bir küçük Medrese-i nuriyeyi kendi hanesin-
de tesis edip kahraman tahirî gibi bir has, halis nur na-
şirini daire-i nuriyeye veren tahirî’nin merhum pederi-
nin vefatını, hem onun akrabasını, hem Isparta’yı, hem
nur dairesini tâziye ediyorum. Cenab-ı Hak nurun huruf-
ları adedince ruhuna rahmet eylesin. Âmin.
Ra b i an:
İnebolu,
Zühretü’n-Nur
’dan üç yüzü benim
hesabıma tahsis etmiş. Ben de dedim: Yüz elli Isparta’ya
ve yüz elli bana gelsin. Bana gelmiş; size gelen ise, ileri-
de bana vereceğiniz
Mektubat
mecmuasına mukabil ve
size borcum varsa hesap edersiniz.
Hami sen:
Irak tarafında, hususan Bağdat’taki üs-
tad-ı Azamın türbedarına ve kardeşlerime selâmımı teb-
liğ ve hayatım müsaade ederse, bütün ruhucanımla o ha-
valiye gitmek iştiyakımı bildirirsiniz.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
HastaKardeşiniz
SaidNursî
ì®í
Œ
3 0 2
œ
(2)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
AzizKardeşlerim!
eski said’in matbu eski eserlerinden birisi elime geçti.
Merak ve dikkatle baktım. Bu gelen fıkra kalbe geldi. Mü-
nasipse Mektubat ahirinde yazılsın.
ahir:
son.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
daire-i Nuriye:
nura ait daire, nur
dairesi.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
halis:
her amelini, yalnız Allah rı-
zası için işleyen.
hamisen:
beşinci.
hane:
ev, mesken, beyt, ikamet
edilen yer.
havali:
bölge.
huruf:
harfler.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla arzu
etme.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mecmua:
“Risale-i Nur” parçala-
rından her biri.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
merhum:
kendine rahmet
edilmiş.
mukabil:
karşılık.
münasip:
uygun, yerinde.
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
naşir:
dağıtan, yayan, neşre-
den, saçan, açan.
Nur:
Risale-i Nur.
peder:
baba.
rabian:
dördüncü olarak.
rahmet:
şefkat etmek, mer-
hamet etmek, esirgemek.
ruhucan:
candan, gönülden.
salisen:
üçüncü olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
tahsis:
has kılma, ayırma.
taziye:
baş sağlığı dileme, ya-
kını ölen kimseyi teselli etme.
tebliğ:
ulaştırmak, bildirmek.
tesis:
kurma, meydana ge-
tirme.
türbedar:
türbede hizmet gö-
ren ve bekçilik yapan kimse,
türbe hizmetkârı.
Üstad-ı azam:
en büyük
üstat; Abdulkadir-i Geylani.
vefat:
ölüm.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
2.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
| 666 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,656,657,658,659,660,661,662,663,664,665 667,668,669,670,671,672,673,674,675,676,...1032
Powered by FlippingBook