Emirdağ Lâhikası - page 691

Œ
3 0 6
œ
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G mr
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(4)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f /
¬p
Hn
h
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
evvelâ, bu günlerde sure-i Ankebut’ta,
p
äƒo
Ñn
µn
æn
©r
dG p
?n
°ùn
ªn
c n
ABÉ n
«p
dr
hn
G $G p
¿ho
O r
øp
e Gho
òn
ës
JG n
øj/
òs
dG o
?n
ãn
e
(5)
n
¿ƒo
ªn
?r
©n
j Gƒo
fÉn
cr
ƒn
d p
äƒo
Ñn
µr
æn
©r
dG o
âr
«n
Ñn
d p
äƒo
«o
Ñr
dG n
øn
gr
hn
G s
¿p
Gn
h Ék
àr
«n
H r
än
òn
îs
Jp
G
ayetini okurken birden şiddetli bir vehim geldi ki: “en za-
yıf hane örümceğin hanesidir. Allah’a şerik yapanlar, fa-
raza bilseler, yani imana gelmeyen kureyş rüesaları eğer
bilseler…” manasında olan bu ayetin belâgatine münasip
bir vaziyet görülmedi.
Birden, aynı zamanda
ZülfikarMu’cizat-ıAhmediye
’yi
tashih için açtım. Birden şu satırlar nazarıma ilişti:
BirinciHâdise:
Manevî tevatür derecesinde bir şöh-
retle resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ebu Bekri’s-
sıddık ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun et-
tikleri gar-ı sevr’in kapısında iki nöbetçi gibi iki güverci-
nin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi ha-
rika bir tarzda kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 691 |
kureyş:
kökü Hz. İbrahim’e daya-
nan Peygamberimiz Hz. Muham-
med’in mensup olduğu meşhur
Arap kabilesi.
küffar:
kâfirler, hak dini, İslâmiyet’i
inkâr edenler.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
münasip:
uygun, yerinde.
nazar:
bakış; düşünce, fikir.
perdedar:
bir şeyin görünüp bilin-
mesine engel ve perde olan
kimse.
resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
rüesa:
reisler, başkanlar.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şerik:
ortak.
tahassun:
sığınma.
tarz:
biçim, şekil.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tazyik:
sıkıntı verme, baskı
yapma.
tevatür:
bir hadis-i şerifin, yalan
söylemelerini aklın kabulleneme-
yeceği kadar sayı ve sağlamlıktaki
bir topluluk tarafından aktarılması,
rivayet edilmesi.
vaziyet:
durum.
vehim:
yanlış ve esassız düşünce.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât
ve selam onun üzerine olsun’
anlamında Hz. Muhammed’e
dua.
ayet:
Kur’an’ın her bir cüm-
lesi.
belâgat:
söz ve yazıda sanatlı
ve tesirli ifade; bir şeyde saklı
bulunan derin anlam.
berekât:
bereketler, bolluklar.
evvelâ:
öncelikle.
faraza:
farz edelim ki, öyle sa-
yalım ki, söz gelişi.
Gar-ı sevr:
Hz. Muhammed’in
(asm) Hz. Ebu Bekir ile
Mekke’den Medine’ye hicre-
tinde sığındığı mağara.
hâdise:
olay.
hane:
ev, mesken, beyt, ika-
met edilen yer.
harika:
olağanüstü.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
4.
Ve ancak Ondan yardım dileriz.
5.
Allah’tan başka dostlar edinenlerin hâli, kendisine ağ ören örümceğe benzer. Hâlbuki evle-
rin en çürüğü örümcek yuvasıdır–eğer bilmiş olsalardı. (Ankebut Suresi: 41.)
1...,681,682,683,684,685,686,687,688,689,690 692,693,694,695,696,697,698,699,700,701,...1032
Powered by FlippingBook