Emirdağ Lâhikası - page 830

Haşiye:
Üstadımızdediki:
dünya cihetiyle mebus olmadığın-
dan, ayda bir miktar banknot kaybetti. Şimdi onun hizmetiyle
sözler mecmuasının neşriyle milyonlar adamlar içinde yalnız be-
nim hisseme mukabil bir şey lâzım olsaydı, ben –elli bin lira kadar
bana fayda oldu– eğer param olsaydı, böyle azîm bir yekûn ona
verecektim. Şimdi bu hakikati nazar-ı dikkate almak lâzım gelir-
ken, tekrar mebus olsaydı, bu hakikat nazara alınmayacaktı.
onun için bazı dinsiz zalimlerin parmağıyla kazanmadığından
müteessir olmasın.
ì®í
Œ
3 5 7
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
VasiYETNamENiN Bir ZEYLi
eşref edib’in neşrettiği
Tarihçe-iHayat
’ın otuzuncu
sahifesindeki said’in hususiyetlerinden altı numunesin-
den yedinci numunesi ki, mukabelesiz hediyeyi ömründe
kabul etmemek, kanaat ve iktisada istinaden, şiddet-i
fakrıyla beraber, altmış yetmiş sene evvelki kendi talebe-
lerinin tayınatını da kendisi verdiği acip vaziyetin şimdi-
ki bir misali ve bir sırrı kaç senedir anlaşıldı diye, vasiyet-
namenin ahirinde bunu yazmanın zamanı geldi.
evet, şiddet-i fakr ve istiğna ile hediye almamakla be-
raber, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, yasak olma-
yan daktilo makinesiyle intişar eden risale-i nur’un
verdiği sermaye ile, şimdi manevî Medresetüzzehra’nın
dört beş vilâyetinde hayatını risale-i nur’a vakfeden ve
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ahir:
son.
azîm:
büyük.
banknot:
maaş, nakit.
cihet:
yön.
daktilo:
yazı makinesi.
evvel:
önce.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, doğru.
haşiye:
dipnot.
hisse:
pay, nasip.
hizmet:
görev, vazife.
hususiyet:
hususîlik, ayırıcı özel-
lik.
iktisat:
tutum, biriktirme, artırma,
tasarruf.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
istiğna:
aza kanaat etme, olanla
yetinme, gönül tokluğu, tok göz-
lülük.
istinaden:
istinat ederek, dayana-
rak.
kanaat:
elindeki ile yetinmek.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mebus:
milletvekili.
mecmua:
kitap, eser.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılmasını
idarecilere teklif ettiği, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte okutul-
masını düşündüğü üniversite.
misal:
benzer, örnek.
mukabele:
karşılık.
mukabil:
karşılık.
müteessir:
üzgün.
nazar:
dikkat.
nazar-ı dikkat:
dikkatli
bakma, dikkatli bakış.
neşir:
yayım, yayın.
numune:
örnek.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahife:
sayfa.
sermaye:
varlık, servet, biri-
kim.
sır:
gizli hakikat.
şiddet-i fakr:
fakirliğin şiddetli
olması.
şükür:
teşekkür.
talebe:
öğrenci.
Tarihçe-i hayat:
Said Nursî’nin
hayat hikayesini açıklayan ve
Risale-i Nur Külliyatından olan
bir eser.
tayınat:
erzak, yiyecek, gıda,
tayınlar, tayin edilen parça
veya miktar.
vakfetme:
adama, bağışlama.
vasiyetname:
yazılı vasiyet,
bir kimsenin vasiyetini yazmış
olduğu kâğıt.
vaziyet:
durum.
vilayet:
il.
yekûn:
toplam, tutar.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.
zeyil:
ek, ilâve.
1.
Allah'ın adıyla. Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz.
| 830 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,820,821,822,823,824,825,826,827,828,829 831,832,833,834,835,836,837,838,839,840,...1032
Powered by FlippingBook