İşaratü'l İ'caz - page 21

İfadetü’l-Meram
K
ur
âN
-
ı
A
zîmüşşAN
, bütün zamanlarda gelip
geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve
fertlerine hitaben Arş-ı Âlâdan irat edilen İlâhî ve şümul-
lü bir nutuk ve umumî, rabbanî bir hitabe olduğu gibi;
bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından
hariç olan ve bilhassa bu zamanda, dünya maddiyatına
ait pek çok fenleri ve ilimleri camidir.
Bu itibarla, zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihata-
sı pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çı-
kan bir tefsir, bihakkın kur’ân-ı Azîmüşşan’a tefsir ola-
maz. Çünkü, kur’ân’ın hitabına muhatap olan milletle-
rin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, ca-
mi bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir fert vâkıf ve sa-
hib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin.
Hem, bir ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hâlî ola-
maz ki, hakaik-ı kur’âniyeyi görsün, bîtarafâne beyan et-
sin. Hem, bir ferdin fehminden çıkan bir dava, kendisi-
ne has olup, başkası o davanın kabulüne davet edilemez;
meğer ki, bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.
Binaenaleyh, kur’ân’ın ince manalarının ve tefsirlerde
dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın
tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden haki-
katlerinin tespitiyle, her biri birkaç fende mütehassıs ol-
mak üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin
İşaratü’l-İ’caz | 21 |
m
ukaddeme
mazhar olmak:
nail olmak, ka-
vuşmak, şereflenmek.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
mekân:
mevki, yer.
meşrep:
gidilen yol. Hareket tarzı,
tutum.
muhakkikîn-i ulema:
araştıran
ilim adamları.
muhatap:
kendisine söz söyle-
nen. Konuyla ilgili sayılan.
mütehassıs:
uzmanlaşmış.
nev-i beşer:
insanlık, cins olarak
insan.
nevi:
cins, çeşit, tür.
nutuk:
söyleme, konuşma; top-
lum karşısında konuşma.
rabbanî:
Allah’a ait, Allah’tan ge-
len.
sahib-i ihtisas:
bilirkişi, uzman.
şümullü:
kapsamlı, ihatalı.
taassup:
taraftarlık, bağlılık. Körü
körüne bağlılık.
tabaka:
sınıf, zümre, topluluk.
tasdik:
doğruluğunu onaylama,
kabul etmek.
tecelli etmek:
yansımak, görün-
mek; açığa çıkmak.
tecrübe:
deneme, sınama; yaşa-
narak elde edilen bilgi.
tefsir:
açıklama, yorumlama.
tespit:
belirleme, görüp gösterme.
Sabit hale getirme.
umumî:
genel.
vakıf:
bilgisi olan, haberli, dikilen.
ahval-i ruhiye:
ruhsal durum.
arş-ı Âlâ:
en yüce makam.
beyan:
bildirme, açıklama,
ilân etmek.
bihakkın:
tam olarak, yeterin-
ce, tamamen.
binaenaleyh:
bundan dolayı.
bîtarafâne:
tarafsız, bir tarafa
bağlı kalmaksızın.
cami:
toplu, kapsamlı, içine
alan, kapsayan.
cemaat:
topluluk.
daire-i ihata:
kapsama alanı,
etki eden alan.
fehim:
anlama, kavrama.
fen:
ilim; hüner, marifet, sa-
nat.
fennin keşfi:
ilimlerin ortaya
çıkarması, ilim vasıtasıyla bul-
ma.
fert:
birey, kişi, şahıs.
hakaik-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
anlattığı gerçekler.
hakikat:
gerçek, doğru, asıl,
esas.
hâlî:
boş, ıssız.
heyet:
topluluk, grup.
hitabe:
nutuk, düzgün söz
söyleme.
hitap:
söz söylemek.
icma:
fikir birliği; dağınık şey-
leri bir araya getirme.
ifadetü’l-meram:
maksadını
anlatmak, ifade etmek.
ihtisas:
araştırma, incelemeye
dayanan.
iktidar:
güç, kudret, kuvvet.
irat etmek:
söylemek.
kariha:
fikir kuvveti, düşünce
kabiliyeti.
kendisine has olmak:
ait
özellik.
maddiyat:
maddecilik, mahi-
yetten çok maddeye önem
verme.
1...,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20 22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,...576
Powered by FlippingBook