Lem'alar - page 126

gündür yağmur gelmemişti. Yalnız o yağmur duası anın-
da, dua eden her ele yedi-sekiz damla düşmesi gösteriyor
ki, bunda bir sır var. üstadımız dedi ki: “Bu bir işaret-i
İlâhiyedir. Cenab-ı Hak manen diyor ki: Ben duayı kabul
ediyorum, fakat şimdi yağmur vermiyorum.” demek,
sonra sure-i Yâsin şefaat edecek. Ve nitekim de öyle ol-
muştur.
E l hâs ı l
: Isparta’daki kardeşlerimizin umumî rahmet
içindeki risale-i nur’un bereketine dair dava ettikleri hu-
susiyeti, bu iki kuvvetli delille tasdik ediyoruz.
Şem’i, Mustafa Çavuş, Bekir Bey,
Süleyman, Muhacir Hafız Ahmed
(rahmetullahi aleyhim.)
• • •
Sadakatte meşhur olan Barlalı Süleyman’ın vazife-i sa-
dakatini tamamıyla yapan Ispartalı Süleyman Rüş-
tü’nün bir fıkrasıdır.
Aziz Üstadım,
kardeşlerimin Yirmi Yedinci Mektuba giren fıkralarını,
kendi fikrime ve hissiyatıma muvafık bulduğumdan, on-
lar bu nokta-i nazardan kendi fıkralarımdır diye başka
fıkra yazmaya lüzum görmedim. Fakat bu ahirlerde risa-
le-i nur’un kerametine temas eden bazı hâdiseler benim-
le de münasebettar olarak vücuda geldiğinden, ondan bir
ihtar hükmünde idi ki, onlar münasebetiyle, benim de bir
hususî fıkram kardeşlerimin hususî fıkraları içine girsin di-
ye, o hâdiselerden bazı lâtif tevafukatı ve bazı rüya-i sadı-
kayı ve birkaç hâdiseyi yazıyorum.
ahir:
son.
aziz:
muhterem, değerli.
bereket:
bolluk, hayırlı ve uğurlu
oluş.
dava etmek:
iddia etmek.
elhâsıl:
özetle, sonuç olarak.
hâdise:
olay, olan geçen.
hissiyat:
hisler, duygular.
hususî:
özel.
hususiyet:
özellik.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
işaret-i İlâhiye:
ilâhî olan işaret,
ihtar.
keramet:
kerem, lütuf, ihsan.
S
ekizinci
l
em
a
| 126 | Lem’aLar
lâtif:
hoş, güzel.
lüzum:
gerekme.
manen:
mana bakımından,
manevî yönden, manaca.
muvafık:
uygun.
münasebet:
vesile, bağ.
münasebettar:
alâkalı, ilgili.
nokta-i nazar:
bakış açısı.
rahmet:
esirgeme, şefkat gös-
terme, faydalı yağmur.
rahmetullahi aleyhim:
Allah
onlara rahmet eylesin.
rüya-i sadıka:
doğru olan rü-
ya.
sadakat:
bağlılık, doğruluk.
şefaat:
bir ihtiyaç sahibinin af
ve iyiliğe kavuşması için yapı-
lan aracılık.
şefaatçi:
Allah’ın bağışına va-
sıta, aracı olan.
tasdik etme:
doğruluğunu ka-
bul etme.
tevafukat:
tevafuklar, uygun-
luklar.
umumî:
genel.
vazife-i sadakat:
bağlılık, doğ-
ruluk görevi.
1...,116,117,118,119,120,121,122,123,124,125 127,128,129,130,131,132,133,134,135,136,...1406
Powered by FlippingBook